DEFTERHÂNE’DEN TAPU VE KADASTRO’YA | Page 32

Tarih Boyunca Mülkiyet Anlayışı ve Osmanlı Toprak Düzeni disler ile de tekrar edilmiştir. “Allah hâkimiyeti altında bulunan mülkü ancak insanlar kullansınlar ve onlardan faydalansınlar diye yaratmıştır.” 26 İnsanlar, Allah’ın kendi tasarrularına verdiği “mülk üzerinde ancak nöbetleşe bekçilik yapan geçici sahipleri olduğunu ve mülkün bir emanet olarak kendilerine verildiğini” 27 unutmamalıdırlar. Böylece Allah, mülkiyeti kendisine ait olan malların kullanma, yararlanma ve tasarruf hakkının bir emanet olarak insanoğluna bağışlamaktadır. Allah, “kişilere mülkiyet sahibi olma hakkını verirken yarattığı insanların hepsini müsavi tutmayıp” 28, kiminin kiminden daha fazla mülk sahibi olacağını belirtmektedir. Ancak emane ten sahip olunan bu mülklerin meşru yollardan elde edilmesini emredip, mülk sahibi olanlara da çeşitli sorumluluk ve görevler yüklemektedir. Allah’ın insanlara yüklediği sorumlulukların başında dünya hayatının ve dünyada elde edilen mülkün geçici olduğunu unutmamaları ve Allah’ın “kendilerine verdiği nimetlerden muhtaç olan diğer insanlara infak etmeleridir.” 29 İnsan, zekât ve sadaka vermek yoluyla Allah’ın kendisine verdiği mülkün hakkını ödemiş ve malını temiz ve meşru olarak muhafaza etmiş olur. İslâm’da mülkiyet sahibi olmanın meşru yolları belirlenmiştir. Mülk sahibi olabilmenin başlıca yolu emek ve çalışma ile elde edilmesidir. Allah, “kişinin kendi rızkını helal yoldan kazanmak için çalışmasını cihat etmekle bir tutmuş” 30, Peygamber ise, “sizden birinizin eline ipini alıp sırtında odun taşıması, birisine varıp dilenmesinden çok daha iyidir.” 31 diyerek, müslümanın çalışıp kazanmasının fazileti üzerinde durmuştur. Mülkiyet sahibi olmanın meşru yollarından diğeri, ölü arazinin ihya edilmesidir. “Kim sahipsiz bir araziyi diriltip imar ederse, buraya sahip olmaya en müstahak olan odur.” 32 hadisi ile Peygamber Allah’ın yeryüzündeki rızklarından faydalanmanın meşru olduğunu ortaya koymaktadır. Biz bu meşruiyetin arazi türlerinden olan mevât (ölü) arazi türünde Osmanlı Devleti’nin toprak düzeninde uygulandığını ileriki bölümlerde göreceğiz. Mülk edinmenin meşru yollarından bir diğeri, idareci tarafından kendisine toprak ayrılmasıdır. Hz. Peygamber birçok sahabeye ölü araziden veya devlet arazisinden yer ayırmıştır. Bundan maksat, ölü ya da boş kalan arazilerin şenlendirilerek yine devlete gelir olarak dönmesini sağlamaktı. 33 Biz bu usulün benzerlerini Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemlerinden itibaren görmekteyiz. Osmanlılarda da özellikle savaşlarda yararlık gösteren komutan ve askerler ile işlerinde başarılı olanlara arazi temlik edilmekteydi. Müslümanların savaşlarda ganimet elde etmek suretiyle mülkiyet sahibi olmaları da meşru yollardan diğeridir. “Elde edilen ganimetlerin beşte biri devletin payı olarak kabul edilip, geri kalan kısmının askerlere verilmesi” 34 kesin bir hüküm olarak belirlenmiştir. 35 Mülkiyet sahibi olmanın yolları arasında bağış (hediye), vasiyet, miras ve ticaret de sayılabilir. Özellikle miras hukuku ile ilgili uygulamalar Tanzimat’tan sonra belli bir gelişme göstererek Osmanlı Devleti’ndeki mirî arazi üzerinde dahi uygulanan bir duruma gelecektir. 26 Mülk Sûresi-15 27 Hadîd Sûresi-7 ve 10; Ayrıca yorum için bkz: Menna’el Kattan, a.g.e., s.36 28 Sebe’ Sûresi-36 29 Ankebut Sûresi-64; Zâriyât Sûresi-19; Tevbe Sûresi-103: Bu hususu tekrar eden çok sayıda ayet bulunduğu gibi, Hadis-i Şeriler ile de desteklenmektedir. Örnek Hadis-i Şeriler için bkz.: Sahih-i Buhari, Hadis No: 8, 43, 702, 725 vs.; Sahih-i Müslim, Hadis No: 11, 15, 56, 993, 1029, 1052 vs. 30 Müzemmil Sûresi-20; Ayrıca Hadis-i Şerif için bkz.: Sahih-i Buhari, Hadis no: 988 31 Sahih-i Buhari, Hadis no:748-749, s.27; Ayrıca bkz: Menna’el Kattan, a.g.e., s.23 32 Sahih-i Buhari, Hadis no:1082, s.377 33 Menna’el Kattan, a.g.e., s.25-26 34 Enfâl Sûresi-41 35 Fahri Demir, İslâm Hukuku’nda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı, Ankara 1988, s.130 12