Türkiye Kadastrosu’nun Tarihçesi
Mahmud Es’ad Efendi’nin soruşturma geçirmesine neden olan ‘Tarih-i Din-i İslam’ adlı eserinden
Mahmud Es’ad Efendi, tarihçe-i hayatında görüleceği üzere, gerek talebelik gerek
muallimlik gerekse memuriyet dönemlerinde kabiliyetini ve üstün zekasını ortaya koymuş,
çalışma azmi, liyakâti ve faziletleri ile devletin önemli mevkilerinde görev yaparak kendisini ispat etmiş önemli bir devlet adamı, hukukçu, muallim ve yazar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, kimi araştırmalarda, çeşitli merasimlerde yapılan konuşmalarda, hatta büst ve heykellerinin kitabelerinde kendisine ait olmayan bir vasfın isnat edilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Söz konusu yerlerde Mahmud Es’ad Efendi’nin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün ya da modern anlamda Osmanlı tapu ve kadastrosunun kurucusu olduğu yönünde ifadelere yer verilmektedir. Oysaki, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün tarihsel kökenlerinin dayandığı Defterhâne teşkilatının varlığı Fatih Devri’nden itibaren kesin
olarak bilinmekle birlikte daha eski dönemlere kadar da uzanmaktadır. Tanzimat sonrasında
bugünkü manada tapu işlemlerini gerçekleştirmek üzere Defterhâne’nin görevlendirildiği ve
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün de kuruluş yılı olarak kabul edilen H.1263(1847) tarihinde henüz dünyaya gelmemiş olduğu düşünülürse, Mahmud Es’ad Efendi’nin kurucu adı ile anılmasının mümkün olmadığı anlaşılacaktır. Osmanlı toprak düzeninin ve mülkiyet hukukunun ilk defa modern anlamda yapılandırıldığı Arazi Kanunnamesi’nin ilan edildiği H.1274
(1858) tarihinde henüz iki yaşında olduğu, yine Defterhâne’nin emanetten nezarete dönüştürüldüğü tarihi de bir milat olarak kabul edersek, bu tarihlerde de Hukuk talebesi olduğu
görülecektir. Aksine, Mahmud Es’ad Efendi’nin nazırlığı döneminde Defter-i Hâkanî teşkilat
yapısı olarak küçülerek nezaretten emanete dönüştürülmüş ve Maliye Nezâretine bağlı bir
kalem hâline gelmiştir. Dolayısıyla, Mahmud Es’ad Efendi’yi tapu teşkilatının kurucusu ya da
modern manada yeniden düzenleyicisi olarak ilan etmek, gereksiz vasıf isnat etme çabasından başka bir şey ifade etmemektedir.
232