Türkiye Kadastrosu’nun Tarihçesi
Mahmud Esad Efendi’nin, Ulum-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası’nda yayınlanan Layiha’sından görünüm
Osmanlı Devleti’nde tavsifî kadastro usûlünde yapılan çalışmalar tahrir kayıtlarıyla sınırlı olmayıp, tahrir usûlünün terk edilmesinden ve 7 C.Evvel 1263 tarihinden itibaren
Defterhâne’nin tapu senetlerini düzenlemekle görevlendirilmesinden sonra arazi ile ilgili tutulan defter ve belgeler de yazılı kadastro çalışmalarının bir devamıdır. Tahrir kayıtlarından
farklı olmakla birlikte, aynı geleneğin bir devamı olan “Arazi-i Atik ve Cedit Defterleri”, “Emlak
ve Arazi Yoklama Defterleri”, “Vakf-ı Atik ve Cedit Defterleri” de esasen yazılı kadastro usulünün
biraz daha geliştirilmiş bir modelidir. Nitekim, bu defterlerde yine arazilerin kıymetleri belirlenmekle birlikte, hudutları da tahrir defterlerine göre daha belirgin bazı işaretlerle tespit edilip, alan olarak miktarları kaydedilmiştir. Bu kayıtların, sınırlı zaman dilimlerinde ve az bir
ücretle çalışan memurların birtak