DEFTERHÂNE’DEN TAPU VE KADASTRO’YA | Page 218

Türkiye Kadastrosu’nun Tarihçesi Mahmud Esad Efendi’nin, Ulum-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası’nda yayınlanan Layiha’sından görünüm Osmanlı Devleti’nde tavsifî kadastro usûlünde yapılan çalışmalar tahrir kayıtlarıyla sınırlı olmayıp, tahrir usûlünün terk edilmesinden ve 7 C.Evvel 1263 tarihinden itibaren Defterhâne’nin tapu senetlerini düzenlemekle görevlendirilmesinden sonra arazi ile ilgili tutulan defter ve belgeler de yazılı kadastro çalışmalarının bir devamıdır. Tahrir kayıtlarından farklı olmakla birlikte, aynı geleneğin bir devamı olan “Arazi-i Atik ve Cedit Defterleri”, “Emlak ve Arazi Yoklama Defterleri”, “Vakf-ı Atik ve Cedit Defterleri” de esasen yazılı kadastro usulünün biraz daha geliştirilmiş bir modelidir. Nitekim, bu defterlerde yine arazilerin kıymetleri belirlenmekle birlikte, hudutları da tahrir defterlerine göre daha belirgin bazı işaretlerle tespit edilip, alan olarak miktarları kaydedilmiştir. Bu kayıtların, sınırlı zaman dilimlerinde ve az bir ücretle çalışan memurların birtak