Bilakis Dergisi Ocak Sayısı ocak sayısı | Page 12

ED E AHN S NE Bu ayın en dikkat çeken oyunlarından biri Michelangelo. Michelangelo Buanorotti'nin Sistine Şapeli üzerinde çalışırken geçirdiği bir haftayı anlatırken oyun, büyük dehanın hayatına dair bizi kocaman bir yolculuğa çıkarıyor. Kah, birden beliriveren ölümsüz eserleriyle, kah sanki gözümüzün önünde bitiveren muazzam Meryem Ana heykeliyle, oyun tam anlamıyla bir yolculuk. Bir de oyunculuk performansları şahane olunca, tadına doyum olmuyor. Kontrbas! Bu oyunu anlatmak için hemen gramafona üşüşmeliyim. Hadi klasik müzik ziyafetini o şekilde anlatabildim peki ya Metin Belgin'in heyecanını nasıl anlatabilirim ki size? Patrick Süskind sanki bu oyunu Metin Belgin oynasın diye yazmış. Bir oyun, oynayanıyla ancak bu kadar bütünleşebilir. Bir kontrbas sanatçısının yalnızlığını, çaldığı aletin kıyıya köşeye atılışını ama kontrbas olmadan da asla bir orkestranın olamayacağını anlatıyor bize oyun. Kulağımıza serpiştirilen Mozart, Schubert, Brahms'la soluksuz bir yolculuk. Son Tango! Devlet tiyatrolarında okuduğum tanıtım metniyle hiç bir umudum olmadan seyretmiştim oyunu sonrasında karşımda böylesine güzel bir eser görünce oldukça şaşırdım. Oyunun en güzel yanıysa ayrıntılarda gizli. Esas kız ve oğlanın hikayesiyle yetinmeyip ayrıntılara da önem veren sahne ekibini tebrik ederim. Özcan Özer'in yazdığı oyun Pedro ve Maria'nın aşkıyla birlikte Arjantin'i, Tango kültürünü, devrimi, umudu... anlatıyor bize. Süprizlerle dolu, temposu pek düşmeyen, sahne dekoru ilgi çekici oyunda oyunculuklarda tam kıvamında olunca seyir zevkide bir hayli yüksek oluyor. Hamlet! İşte bu oyunu anlatmaya nasıl yeter ki kalemim. Hangisini övsem? Hangisini övsem de taşırsam satırlardan, Sheakspeare'mi, Bülent Eminyarar'ı mı? Böylesine muazzam bir oyun, böylesine dev bir oyuncu... Bu oyunu henüz izlemediğim için detaylarına dair bir şey söyleyemiyorum fakat şimdiden bu senenin en iyi oyunlardan biri olacağını düşünüyorum. Bu oyun hakkında aklıma tek şeyse, metnini çok iyi bildiğim ve biraz kalabalık bir kadroya sahip bir oyun olan Hamlet'in nasıl tek kişilik bir oyun haline dönüştüğü? Sebahattin Eyüpoğlu mucizesi herhalde... Kalpak! Hakkında en çok konuşmak istediğim oyunlardan biri de kalpak. Sürekli takılan plağıyla, Nazi Almanyası'nın soğuk dekoruyla, fakirliğinin çırıl çıpçlak gözümüze sokulmasıyla, patates çorbasıyla, yırtık kostümlerle beni oldukça etkileyen bir oyun oldu. Oyuncuların her biri oldukça başarılıydı. Bir Rus esirin, esir kampından kaçıp sığındığı evdeki hikayeyi anlatıyor bize Kalpak. Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç; Devlet Tiyaytrolarının yeni oyunlarından biri. Dekoru oldukça sevimli bir oyun. Halley kuyruklu yıldızının dünyaya çarpacağı söylentisi kulaktan kulağa yayılmaya başlamıştır. Hava olayları konusunda tek bilgisi olan kişiyse İrfan'dır. İrfan, oldukça ukala, kendini beğenmiş biridir. Mahallenin hanımlarını evinde toplayıp Halley kuyruklu yıldızı hakkında konferans verir. Onun tek amacı eğlenmektir fakat konferstan sonra kendisine gelen bir mektupla hayatı değişecektir... Oyunun süresini fazla uzun buldum. Süreyi biraz daha uzut tutmak için araya serpiştirilen sahneleri çıkarıp atsak mesela oyun ne kaybeder oyunluğundan? Uzun süresine ve bazen temposunu kaybetmesine rağmen, güzel oyunculuk performansıyla izlenilesi sıcacık oyunlardan biri Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç. Kurban; Geçen sene küçük sahnede izlediğim oyun, gerilim sevenler için iyi bir alternatif olabilir. Oyunda en çok dikkatimi çeken Aydın Şentürk'ün performansıydı. Bir oyuncu, bir oyunu ancak bu kadar taşıyabilir. Kendini rolüne adamış, kendi kişiliğini sahnenin merdivenlerinde boğup canlandırdığı karaktere büyümüş bir oyuncu. Hastaneden kaçan bir adam, bir cinayet, bir evlilik.... Herkesin Bildiği Sırlar; Bitmiş bir evliliğin bitmeyen hikayesi. Son bir gece daha, son bir güzel gece daha, daha güzel hatırlamak için... Ebru Unurtan ve Burak Şentürk'ün uyumu ve oldukça güzel oyunculularıyla, 2 perdelik bir oyun. Kadın- erkek ilişkileri irdelemesi, isabet soruları ve harika müzikleriyle bu senenin iyi oyunlarından biri. Lütfen Kızımla Evlenir misiniz?; Bu oyuna Muzaffer İzgü'nün adını duyunca kocaman bir tebessümle gitmiştim. Her ne kadar tanıtım metninde bahsedilmesi bile sıcak bir anadolu insanı oyunu bekliyordum çünkü Muzaffer İzgü anadolunun nabzını tutmakta oldukça iyi fakat modern şehrin ortasında apartman dairesine kıstırılmış, anne ve kızından oluşan ufak bir aile karşılıyor sadece bizi. Annesinin tek derdi kızını evlendirmek, kızın tek derdiyse banyoyu istediği şekle sokmak. Hikaye biraz yavan, Muzaffer İzgü anadoluda başarısını modern şehirlere de taş