Bilakis dergisi mayıs sayısı | Page 15

Oyuncu karakterini de tanıdıktan sonra, geriye sadece zevkle intihar edip, o karakteri bedenine taşımak kalmaktadır. Canlandırdığı karakteri iyi tanıyan bir oyuncu sahnede olduğu süre içinde kendisinden hiçbir şey barındırmaz, çünkü bedeni tamamen ona aittir. Bir oyuncunun bedenini ne zaman teslim edeceğini ve ne zaman geri alacağını da çok iyi bilmesi gerekir. İntiharını sahneye bir adım kala yapmalı ve alkış sesleriyle de bedenini geri almalıdır. Canlandırdığı karakteri tüm hayatına taşıyan oyuncular, meslek hayatlarının ileriki yaşamlarında ve kendi özel hayatlarında pek çok soruna gebe kalmışlardır. Çünkü unutulmaması gereken altın kural, oyuncun karakterinin kişiliğini geçici olarak kiraladığıdır. Bir oyuncunun tüm bunları yapabilmesi için, işin teknik bilgilerinden çok tutkuya ihtiyacı vardır. İyi bir oyuncu tutkusuz kaldığı zaman çok kötü olabileceği gibi, kötü bir oyuncuyu da tutkuyla oynadığı zaman iyi bir performans ortaya koyabilir. Sahnede olmak, başka bir bedene bürünmek, tam anlamıyla bir aşktır ve tutkunuz olmadan bu işi yapabilmeniz de mümkün değildir. Her meslekte profesyonelce o işin kurallarına göre çalışılabilirken oyunculukta genel olarak bu mümkün değildir. Çünkü sahnede nasıl durulacağını, sesinizi nasıl ayarlayacağınızı bilseniz bile, tutkuyla o karaktere bürünmedikçe vasatı aşmanız asla mümkün olmayacaktır. Seyircinin sizin hala kendi ruhunuzla sahnede olduğunuzu ve “rol” yaptığınızı anlaması hiç de zor olmayacaktır. İyi bir oyuncu asla “rol” yapmaz, yaşamayı seçer; tutkuyla yaşamayı. Dolayısıyla başta yaptığım tanımlamaya bir ilave de bulunmak isterim; Oyuncu olmak tutkulu bir intihardır. Öyle ki; ruhunuzu zevkle teslim eder ve bugüne kadar varlığından hiç haberdar olmadığınız ve belki de hiç sevmediğiniz bir ruhu zevkle bedeninize sindirirsiniz. ataksiya.tumblr.com