BES-İN Dergisi Nisan 2017 | Page 9

güncel

yazan: pırıl sezgin piril. sezgin @ stu. bahsecehir. edu. tr
Yaşadığımız coğrafyada uzun süredir var olan semt pazarları ve pazarcılık anlayışı insanımıza kendini‘ çok güvenli alışveriş’ yaptığına inandırmakta; çünkü pazardan alışveriş demek ürünü görmek, duymak, pazarlık yapmak ve sofralara kendinden emin taşımak demek. Paketli ürünler maalesef bu konuda eksikler; çünkü tüketiciyle yeterli duygusal bağı kuramıyor.
Görsel ve yazılı basının sıkça nabzını tuttuğu semt pazarlarında şu aralar 8 TL olarak rekor fiyata koşan biberden bahsedilmekte; fakat gözlerden kaçan gıda güvenliği krizine çok az dikkat çekilmektedir. Örneğin Hürriyet gazetesindeki‘ 4 Ocak 2016’ tarihli haberde açıkça ifade edildiği üzere:“ Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ nın yayınladığı peynir tebliği ile 1 Ocak 2016’ dan itibaren açıkta peynir satışı yasaklandı. Ancak ne pazar yerlerinde ne de marketlerde yasağa uyan yok. Müşteri istediği gibi peynirin tadına bakabiliyor. Vakumlu olan ürünler bile gerektiğinde tadına bakılması için önce kesiliyor sonra üzeri jelatinle kapatılıyor.”
Temin edilen gıdanın kalitesi etiketinde saklıdır. Etiketlemenin genel olarak temel amaçları sağlık, güvenlik ve ekonomik kaygılara ilişkin yeterli ve doğru bilgi sağlamak, biz tüketicileri ve üreticileri sahte ve yanıltıcı ambalajlardan korumak, adil rekabeti ve ürün pazarlanabilirliğini desteklemektir. Araştırmalar, tüketicilerin çoğunun satın alma kararlarında ambalajlı gıda ürünlerinin üzerinde yer alan etiket bilgilerini önemsediğini göstermektedir. Burada biraz durup kendinizin de bu kategori içerisinde yer alıp almadığınızı sorgulamanız gerekebilir.
Ülkemizde tarım ve hayvancılık sektörlerinde yeni yasal düzenlemeler yürürlüğe girmekte, esas olan gıda güvenliği kontrolleri sağlanmaya çalışılmaktadır. Son yıllarda organik gıdaya duyulan istek, bizlerin tercihleri miydi yoksa sağlık problemlerinin yarattığı zorunlu bir istek miydi? Orası tartışılır. Fakat iyi bir çözüm olan organik ürün, bir şekilde hayatımıza girdi. Başka çalışmalar yapılıyor elbette; ama ilacı ve hormonu kontrol altında tutmak her şeyden önce geliyor.
Organik ürün sertifikalanmış olarak tarladan sofranıza kadar, her aşamasında kontrol altında tutulan üründür. Bu ürün, ekilen tohumundan, hasat edilen meyvesine ve işlenen fabrikadan, satılan rafına kadar tek tek sertifikalanarak sofranıza gelir. Sadece organiktir. Üzerinde organik logosu mutlaka vardır. Fiyatı genellikle normal ürünlerden yarı yarıya pahalıdır.
Peki, organik ürünler neden pahalıdır?
Çünkü doğal tohumlar verimi düşük tohumlardır, her yıl sertifikalandırma firmalarına hizmet bedeli öderler. Çünkü bu ürünlerde kimyasal ilaç kullanılamaz, organik gübre ve organik ilaçlar kullanılır ve bunların maliyeti kimyasallardan daha pahalıdır. Ve ürünler doğal yetiştirildikleri için fire verme oranları yüksek olur. Bu nedenlerle görülen maliyetler organik ürünün fiyatını yükseltir.
Marketlerdeki ürünlere sanki içinde bulunduğumuz toprakta yetişmemiş ve işlenmemiş muamelesi yapmak biraz uç bir nokta olduğu gibi semt pazarlarında satılan ürünlerin en doğal, en organik, en sağlıklı ürünler olduğuna inanmak da başka bir uç nokta. Yazının sonunda bu iki uç nokta arasında köprü kurup yürüyebileceğinize inanıyorum.