Öykü
Onun Adı “O”
ECEM BAYAR
Başkasına ait birini sevmek hiç kolay olmadı benim
için. Yazması hemen sökülüverecek bir ilmek gibi hafif
ve tedirgin, yaşaması bir kuyu gibi derin ve kimsesizdi
benim kavgam. Bir kadını paylaşabilmek ne kadar mertçe
bir hareket çok sordum kendime, o sabah morluğunun hiç
gelmemesi için yaşlarla dolu dualarıma sığındığım gecelerde. Gitmesini istemediğim
çok oldu; ama yetinmeyi
bilmezsem O’nu büsbütün
kaybederdim. Küçüklüğümden
beri annemin bana öğütlediği
ve benim aklımda kalan tek
şey buydu: yetinmeyi bilmek.
Ne kadar haklıydı annem.
Yasemin kokulu annem…
Babamla ayrıldıklarında beş,
annem kendinden yaşça küçük
evli bir adamla yaşama kararı
aldığında on yaşındaydım ve
ne tuhaftır ki beni babama
teslim ederken hiç ağlamamıştı.
Anneme öyle âşıktım ki onu
mutlu edecek en ayıp şeye bile
sesimi çıkarmazdım, hâlâ da
çıkarmam. Babam da üstünde
durmamıştı bu gidişin. Kapının
eşiğinde dururken üçümüz
-son defa bir arada- içeriden
bir kadının babama seslenişini
duyduk. O an anneme son kez
bakmaya bile fırsat bulamadım.
Apar topar kapıyı kapadı babam annemin ardından. Bir
kapı değil, bir ev değil, bir şehir değildi aramıza giren
annemle artık tamamen bambaşka hayatlarımız vardı.
Ona hiç kızmadım ne gitti diye ne de beni aramadı diye.
Onun mutluluğunda bana yer yoktu besbelli, olsa gelir
bulurdu beni ve alıp götürürdü uçkuruna düşkün babamın
yanından. Ben hiçbir zaman kıskanç bir adam olmadım
ve de bencil, ne annemi severken ne de O’nu. Kıskanç
bir adam olsaydım ne annemin gitmesine müsaade
ederdim ne de O’nun gelmesine. Yıllar önce annem ne
yaşadıysa ben de başka bir kadına yaşatıyordum onları
hiçbir şeyi değiştirmeden kendimde. Bugün de ne O’na
kızabiliyorum ne de kendime. Sadece cesur olmaktan yana oldum, sevdiğim kadınları başka adamlarla
paylaşabilecek kadar cesur. Annemi bilmem ama O bunu
hiç anlayamadı. O’nu kendime saklamak istediğim için
canım yanıyor sandı hep. Oysa yanılıyordu başkasını
sevmesi değildi canımı yakan, ben sadece o adamı
sevdiği kadar beni de sevsin istedim, o kadar.
34
AŞİYAN
Bir kurşun kanıyor midemin içinde. Zift gibi bir acı bu,
bir lokma ekmek gibi boğazımda, taze, fırından yeni
çıkmış. Dumanı tütüyor ağzımın hâlâ. Dilim yanıyor,
damağım yanıyor, içime akıyor yanık kokularım. Yavaş
yavaş ilerliyor acılarım içimde. Öyle karanlık ki bu acılar,
öyle siyah, gece bile kaçıyor onların yanından. Bir türlü
uyuyamıyoruz geceyle ikimiz yan yana. O gidince daha
da siyah oluyor beyaz tavanlar, beyaz duvarlar, beyaz
perdeler, beyaz sokak lambaları hatta. Siyahtan daha
siyah oluyor tüm renkler, tüm gölgeler. Tüm siyahları
kıskandıracak bir siyah. Siyah bile sırıtıyor onun üstünde
adeta. Yatağın ucuna ilişmiş, yılgın hislerim ateşi çıkmış
bir hastanın başında bekler
gibiler. Hislerim, herkes gittikten sonra be