Aşiyan Dergisi | Page 21

Dosya Tevfik Fikret’in İdeolojisi UMUT TEZOĞLU “Hak bildiğin bir yola yalnız gideceksin.” Edebi ilhamını “Aydınlanmacı” dinamiklerden alan Tevfik Fikret, çağının ve coğrafyasının en ilerici düşünce adamlarından biri olarak karşımıza çıkar. Onun ideolojisini kavramak için yaşadığı dönemin devrimci durumunu irdelemek gerekir. Kaldı ki Fikret, imparatorluktan cumhuriyete giden toplumsal evrim sürecinden soyutlanamaz. Aksine bu sürecin tam merkezindedir ve eserleri aracılığıyla onun kültürel zemininin oluşmasına katkıda bulunmuştur. Bir diğer deyişle Fikret’in düşünsel varlığı özgün bir anlatıma dökülerek döneminin bütün köşelerine sinmiştir. Özellikle de “Aklın büyüleyen mûcizeleri önünde, Bâtıl geçecek yerlere hüsranla, inandım.” sözündeki öngörüsü birçok köklü değişimin esin kaynağı ve itici gücü olmuştur. Büyük resme bakıldığında 18. yüzyıl süresince Avrupa ekseninde gelişen ve Fransız Devrimi ile iktidara gelen aydınlanma zihniyeti, Osmanlı Devleti’ne bir yüzyıl kadar gecikerek kısmen yansımıştır. Bu yansıma elbette ki genç ve aydın bir zümrenin, bir tür beyin takımının, süzgecinden geçerek şekillenecek ve dillendirilmeye başlanacaktır. Örnek olarak Mekteb-i Sultani öğrencisi Fikret, bir yandan “Batı”daki sosyal kazanımlara yönelip eşitlikçi ve özgürlükçü değerleri talep ederken bir yandan Osmanlı Devleti’nin gerici yönetimince baskılanan genç zümrenin edebiyattaki öncüsüdür. Öte yandan başkent İstanbul’da cereyan eden söz konusu çatışma ve ikilik, sancılı bir dönüşüm evresine ortam hazırlamıştır. Yıldız’ın otoritesine karşı bir dip dalgası halinde gün geçtikçe büyüyen isyan Fikret’in: “Devletse de, kanunsa da, artık yeter olsun; Artık yeter olsun bu denî (alçakça) zulm-ü cehâlet” dizeleriyle tarihe geçer. Eski rejimin açmazlarının aydın bilinçlerde kesinlik kazanması Fikret ve kuşağını bir devrim önderliğine soyunmaya itmiştir. 1908 Hürriyet Devrimi’ne kadar İttihat ve Terakki hareketinin destekçisi olan Tevfik Fikret, 1906’da Abdülhamit’e düzenlenen bombalı suikast girişimini: “Ey şânlı avcı, dâmını (tuzağını) bîhûde (boş yere) kurmadın! Atdın… Fakat yazık ki, yazıklar ki vuramadın!” dizeleriyle yüceltecek kadar radikal bir saltanat karşıtıdır. Ayrıca etkileyici üslubuyla en azından okuma-yazma bilen kitlelere hitap ederek onları ihtilalci bir yapılanmaya ikna etmeye çabalamıştır. Üstelik “Dünyada şereftir yaşatan milleti, ferdi; Silkin şu mezellet (düşkünlük) tozu uçsun üzerinden.” diye seslendiği Millet Şarkısı adlı şiiri, devrimin marşı olur. Ne var ki 1908’den itibaren -Fransa’daki burjuva devriminde olduğu gibi- yönetimi ele geçiren kadro devinimi frenlemiş, dahası sarayla işbirliği yaparak topluma sırt çevirmiştir. 31 Mart olayıyla törpülenen, saltanata ve derebeyliğe karşı ciddi bir itirazı olmayan, sömürü kavramını gündeme dahi getirmeyen bir siyasal oluşum Fikret gibi “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairi”, bir dehayı, kaybedecektir. Umudunu yitiren ve Hân-ı Yağma adlı ünlü şiirindeki “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha (iştah sofrası) sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!” ifadeleriyle İttihatçıları hedef alan T. Fikret, 1915’teki ölümüne kadar inzivaya çekildiği Aşiyan’dan eleştirel şiirlerine devam edecektir. R