Dosya
Fikret’in öne çıkan bir diğer özelliği ise pozitivist ve
önemli ölçüde materyalist bakış açısıdır. “Beşerin böyle
dalâletleri var; putunu kendi yapar, kendi tapar.” dizeleri,
Fikret’in dogmatizmin her türlüsüne karşı taşıdığı
devrimci ruhu simgelemesi açısından önemlidir. O, her
ne kadar tam anlamıyla bir ideolojik sınıflandırmaya
ait olmasa da “Ütopist Sosyalizm” akımının izlerini
taşımaktadır. (Hatta bir dönem birtakım arkadaşlarıyla
birlikte Yeni Zelanda’ya giderek orada küçük bir kolektif
tarım topluluğu halinde yaşamayı planlamışlarsa da,
Osmanlı’da yurtdışına seyahat Abdülhamit tarafından
yasaklandığı için vazgeçmek durumunda kalmışlardır.)
Yalnız ve bağımsız olarak verdiği mücadelesinin meyvelerini toplayamayan T. Fikret’in düşünceleri,
Atatürk’ün liderliğiyle eyleme dönüşür. (Bu bağlamda
Fikret-Atatürk ilişkisi Rousseau-Robespierre ilişkisiyle
benzerlik gösterir.) Öyle ki Atatürk’ün “…Ben inkılâp
ruhunu Fikret’ten aldım.”, “Tevfik Fikret’i tanıyanlar,
benim ne yapmak
istediğimi kavrayacak kimselerdir”,
“Tevfik Fikret’in
Tarih-i Kadim’i
(şiiri) yok mu;
işte o, dünyada
yapılması gereken
bütün inkılâpların
kaynağıdır.” gibi sözleri birinci ağızdan
bu bağlantıyı ortaya
koyar. Düz bir
mantıkla, “Gençler,
bütün ümid-i vatan
şimdi sizdedir.”
diyen Tevfik
Fikret’in yeni TürTevfik Fikret’in “Türbe” Tablosu
kiye Cumhuriyeti
yapılanmasında
“gençler” üzerinden dolaylı bir etkisi olmuştur. Bu
bağlamda, Tevfik Fikret sadece bir edebi şahsiyet olarak
değil, aynı zamanda siyasi bir referans olarak da ele
alınmalıdır.
“Asrın, unutma, bârikalar asr-ı feyzidir 1:
Her yıldırımda bir gece, bir gölge devrilir,
Bir ufk-ı i’tilâ 2 açılır, yükselir hayât;
Yükselmeyen düşer: ya terakki3, ya inhitat4!”
Şimşeklerle aydınlanan ilerleme asrı
Yükseliş ufku
3
İlerleme
4
Çöküş
1
2
22
AŞİYAN
Şerminler için
Tevfik Fikret
FİRDEVS EV
Tevfik Fikret Şermin’i yazmadan önce yaşanan
dönem, yani 19. yüzyıl çocuk edebiyatında ciddi
gelişmelerin görüldüğü, edebiyat için büyük önem taşıyan
bir yüzyıldır. Grimm Kardeşlerin “Pamuk Prenses”i,
“Hansel ve Gretel”i; hepimizin bildiği “Alice Harikalar
Diyarında”, “Heidi”, “Pinokyo” gibi klasikler bu dönemin ürünüdür. Tam 1900 yılında ise “Oz Büyücüsü”nün
ve 1911’de de çocuklara yüklediği masalsı “büyümeme”
fikriyle çocuk edebiyatında çok önemli yer tutan “Peter
Pan”ın yayımlandığını görürüz. Fikret bütün bu masalları
okumuş mudur bilinmez ama ölmeden bir yıl önce,
1914’te, kaleme aldığı “Şermin” hiç şüphesiz ki yaşadığı
bölge ve dönemin klasik edebiyat ve eğitim anlayışından
farklı bir etkinin ürünüdür.
Tevfik Fikret hayatında bir dönüm oluşturacak
Galatasaray Sultanisi’nde öğrenim gördü ve daha sonra
bu okulda öğretmenlik de yaptı. Bu süre içerisinde
Anglo-Sakson eğitim ve öğretim tarzını incelemek ve
tanımak imkânına kavuşan Fikret, bu kuramsal olmaktan çok pratiğe dayalı eğitim tarzının o zamana kadar
taklit edilerek uygulanmakta olan Fransız usulünden
daha iyi olduğunu savunmaktaydı.1 Şermin’de de bu
yaşama dönük şiir anlayışını, kuramsal bilginin beceriye
dönüştürülmesi ve okulun üretime dönük olmasını
savunduğunu görürüz2 (“Marangoz” şiirinden):
“Marangozum ben beş gündür…
Çalışan her işi görür...”
“…Ooh sevgili aletlerim!
Ben sizi her gün bilerim.
Tezgahımın bir yanında
Hepsi durur sıra sıra.”
Şermin’deki şiirler gördüğümüz kadarıyla çocuk
deneyimlerine, günlük hayatına ve onların çevresiyle
ilişkilerine dayalıdır. Aslında Tevfik’in yeğeni olup
bu kitabın konusu haline gelen Şermin’in ablası ile
ağabeyiyle kavgaları, dadısına olan sevgisi, umacıdan
korkmamayı öğrenme süreci ve öksüz bir çocuk görünce
hissettikleri şiirlerde işlenen konulardan birkaçıdır.
İlk başta bu somut ve gerçek olaylara dayalı olan şiir
anlayışının öğreticilikten uzak oluşu, bize yeni bir çocuk
iletişimi tarzının ilk ışıklarını vermektedir. Kitabın adının
“Şermin” olması ve şiirlerin birçoğunun bir kız çocuğun
deneyimleri olması bile yepyeni bir anlayışın ipuçlarını