Aşiyan Dergisi | Page 12

Öykü koyup ağlayacak bir omuz, öfkesini dökebileceği bir beden, estetik zevk duyduracak güzel bir yüz aradı. Hisleri birbirine karışıyordu. Kimsecikler yoktu. Dünyaya atılmış, yalnız başına bırakılmıştı. Dünya, ona kendini çok önceden kapatmıştı. Yaşamadığını hissettiği ne ilk, ne son seferdi bu. Böyle düşünmeyi kesti. Bu dayanılmaz ağrıyı dindirmek namına, artık kapıyı açmak için gerçek bir istek duyuyordu. Korkuya hapsolmuş bedeni söz dinleyecek gibi değildi. Tüm gücünü topladı, kuvvetlice irkildi ve sağ kolu, bedeninin sağ tarafından hafifçe ayrıldı. Parmaklarını hiç oynatmadan apartmanın kapısını araladı. Apartman, buz gibi yalnızlık kokuyordu. Işığı açmak aklına bile gelmedi. Basamakları çıkarken tökezledi bir an. Durdu, geri kaçmayı düşündü. Nereye kaçabilirdi ki? Ruh ve beden bir kere ayrıldıysa birbirinden ve ruh kalmaya niyetliyse, beden Fizan’a da gitse aynı acıyı duyacaktı. Bir basamak daha çıktı, bir tane daha. Bu hallere düşecek adam değildi. Yine de düşmüştü işte. Dairenin kapısına vardığında, kalbi göğüs kafesini aşıp dışarı fırlamak istiyor gibiydi ve şiddetli baş ağrısı bugün üçüncü kez uğruyordu. Anahtarlarını aradı. Zor da olsa buldu. Kapıyı açtı. Bu sefer, korkusunun kokusunu duydu. Cesur bir hareket daha yaparak girişin hemen karşısındaki salonun kapısını açtı. Onu karşısında görmesiyle bayılması aynı ana denk geldi. Dün gece, yine nedensiz bir şekilde kendini dünyaya yabancı hissetmişti. Her zaman bastırmaya çalıştığı, hayatını boşa ve yalnız geçirdiği düşüncesi böyle zamanlarda canlanıyordu. O gece de her şeyin dışında ve bir başınaydı. Eğer o an, telefon bir kez olsun çalsa, kapısı bir kez olsun vurulsa bugün başka türlü yaşanırdı. Koca dünya için fazlasıyla küçüktü. Yıllardır biriktirdiği para geçiciydi. Yüreğindeki son sevgi kırıntılarını süpüreli epey olmuştu. Hayattan bir beklentisi olmadığını tekrarladı kafasının içinde. Onu buraya bağlayan bir şey yoktu. Dün gece anladı, insanların neden birbirlerine ihtiyaç duyduğunu. Aklını böyle düşüncelere teslim ettiği ilk sefer değildi bu ama bu seferki hiçbirine benzemiyordu. Çocukluğundan beri, geminin dümenine hiç geçememişti. Yakın olduğu için mahalle okuluna, sonrasında eli iş tutsun diye meslek lisesine gönderilmişti. Mecburiyetle gittiği bu okulları, para kazanmak zorunda olduğu için başladığı iş takip etti. Ufacık gülümsemeler H