✤
✤
Şubat 2017 | Sayı: 12
✤
NEŞELİ BAŞLAYAN BİR DOKTOR ZİYARETİNDEN
SONRA
✤
�Asıl �iirler bekler bazı ya�ları... � Gerçekten de bekliyor asıl �iirler bazı ya�ları...
ANILAR... ACILAR...
- Taksi sürerken, yani günlük işlerinizi yaparken başınızdan geçmiş, belki komik, belki trajik, ama her durumda çok etkileyici birkaç olayı okurlarımızla paylaşır mısınız?
SELÇUK ÜLGER- Anılarımdan acıklı olanı önce payla�ayım öyleyse. Acıklı olmayanla da bitirelim söyle�imizi...
Bir öğle üzeri Frankfurt�un varsıl semti Westend�ten orta ya�larda bir kadın yolcu aldım. Bethanien Hastanesinin biti�iğinde özel muayenehanesi bulunan ünlü bir iç hastalıkları doktorunun adının ve adresinin yazılı olduğu kartı uzattı. ��Bu adrese lütfen! �� dedi. Haif traikte yola koyulduk. Kadının yüzünde, içten içe yükselen bir kaygının ancak dikkatli bakılınca görünen gergin izleri vardı. Fakat, kaygısını bastırıyor, ne�esini kaybetmemeye çalı�ıyordu. Arada gözlerini haifçe yumup camdan vuran öğle güne�ine çeviriyordu yüzünü. Kısa süre sonra güne�lenmekten vazgeçiyor, telefonuyla oynuyordu.
Arada elindeki dosyadan çıkardığı kağıt tomarlarına öyle bir göz atıyor, yeniden yerine koyuyordu. Sağa sola telefonlar açtı. Aradıklarına ula�amadı. Sonra telefonu çaldı. Kocasıydı. Sakin bir sesle selamladı; kızlarını sabah okula yeti�tirip yeti�tiremediğini sordu kocasına. Kocasının anlattıklarını dinlerken gülümsedi. �Küçük fare öyle dedi demek!.. � diye, kocasının sözünü ara ara keserek, kızının sabah arabada babasına anlattıklarını dikkatle dinledi. Doktordan sonra hemen i�ine döneceğinden, öğlesonu katılması gereken önemli bulu�malarından bahsetti. Ak�am programlarını konu�tular. Adresine yakla�ınca sevgi sözleriyle vedala�tılar, kapattı telefonunu. İnmeden önce bana �Eğer on dakika beklerseniz, doktorumla kısa bir görü�me yapıp, geri
�ehir merkezine, i�yerime döneceğim. Burada taksi bulmak güç bu saatte, bekler misiniz, taksimetreniz çalı�sın lütfen! � dedi. Kent merkezine dönüp öğlenin durgun saatinde yeni i� aramaktansa, i�leyen taksimetreyle beklemek bana da akıllıca geldi. �Tamam� dedim ve giri� kapısının yanındaki bo�luğa park ettim aracımı... On, on be�, yirmi dakika... Gelen giden yok! Kaçtı desem, olası değil. Üç be� kuru�a tenezzül edecek bir hâli yok. Hem doktorunun adı, adresi var, girdiği kapı belli. �ıp diye çıkar kim olduğu... Yarım saati geçti hâlâ gelmedi. Taksimetredeki tutar da hayli arttı. Suçluluk duydum; açık tutma hakkım olmasına rağmen taksimetreyi durdurdum. Çaresiz bekledim. Bir aksilik var, ama ne!...
Derken hiç acele etmeyen adımlarla geldi. Yüzü kireç gibiydi. Getirdiğim o kadın gitmi�, yerine adımlarını nereye attığını bilmeyen, arabaya zar zor binen ba�ka bir kadın gelmi�ti. Özür falan da dilemedi. Oysa verdiği sürenin be� katı sürdü ziyareti; Almanlar be� kez özür dilerler normalde bu gibi durumlarda. Geldiğine �ükrettim. Özür falan da beklemedim. Arabayı çalı�tırıp yola koyuldum. Ölgün bir sesle, �Lütfen bindiğim yere, evime sürün! � dedi....
Rothschild Bulvarı�na döner dönmez arka koltukta sakince oturuyor sandığım kadından bir ağlama sesi koptu ki, korkudan neye uğradığımı �a�ırdım. Bir an direksiyonda olduğumu dahi unuttum. Durmamacasına, hıçkırıklarla ağlıyordu... Oysa Almanlar acılarını pek sezdirmezler dı�arıya kar�ı. Ne�e de, keder de bula�ıcı. O ağladıkça, içimi kara bulutlar kapladı. Dönüp, �Neyiniz var? � diye soramadım kalbimin çarpmasından. Ancak üçüncü traik lambasında beklerken kendime gelebildim. Arkama döndüm, �Lütfen ağlamayın! Neyiniz var? Sizi üzen bir �ey mi oldu doktorda? � dedim. Baktım ipeksi bluzunun göğüs kısmı gözlerinden dü�en iri damlalarla benek benek ıslanmı�... Yüzü
42