✤
✤
olmayı, bu türedi acaba nasıl ba�ardı? Erdoğan�ın tarihi, ülkelerini ilerletemeyen ve böylece Erdoğan�ın yükselmesini sağlayan Türk politikacılarının tarihidir. Hayatı, ülkesinin tarihsel karma�ası ve siyasi geli�imi içine yerle�tirilmelidir.
Çok hızlı öğrenen bir karakter, hatayı ikinci kez yinelemiyor. Erdoğan kendisine, kendi ki�iliğine dü�kün, takıntılı biri. Bu ki�ilik manipülatif bir güce sahip, sarıp sarmalayan bir iğvacı, ku�kusuz kendisinden emin, ama korkak. Çünkü sadece korkan biri böyle baskıcı bir sistem kurar. �( s. 12)
Çiğdem Akyol, Erdoğan için �Kazanımlarının değerini bilmek, hakkını vermek gerekir� diye yazıyor ve �Erdoğan�ın Türkiye�si daha sivil ve modern oldu, ama daha demokratik olmadı� diye de ekliyor.( s. 13) Erdoğan�ın bir karizması olduğunu, nefret edenlerin de destekçilerin de onun bu karizmasının etki alanında hareket ettiğini savunan Akyol, sözünü etmeye çalı�tığımız o sistemik talebi kar�ılıyor aslında.( s. 14)
BUNLAR NEREDEN GELDİ?
Peki Erdoğan, Akyol ku�ağı için neyi simgeliyor? Belki, �unu: 12 Eylül öncesinin milliyetçi / dinci gençliğinin önü, askeri darbeyle açılmı�, Türkiye�yi gerici Osmanlı�dan kopmayı ba�armı�, ilerici, aydınlanmacı bir cumhuriyet rejimi olarak gören, ancak yetersiz bulan ve a�kın bir cumhuriyet arayan sol ku�ak ise yerle bir edilmi�, Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül�de cisimle�en 1970�lerin gericiliği halkla�mı�tır. Bu gerici kesimin kitleselliği askeri darbenin yardımıyla zaman içinde olağanüstü boyutlarda büyümü�tür. Ama bu yığınsallık yine de ülkenin yarısını etkileyebilmi�tir, diğer yarısı boyun eğmeyi en azından reddetme yanlısıdır. Cumhuriyet dü�manlığı iki parçalı bir ülke yaratmı� durumdadır.
Fakat böyle sorunların, Akyol ku�ağının ajandasında pek yer almadığını görebiliyoruz. Kitap, daha doğrusu kitabı olu�turan yazılar, böyle bir bakı� açısının ürünü.
Erdoğan İslamcı değil, Çiğdem Akyol ve arkada�larına göre, ancak, bakı� açısına göre deği�en ölçülerde, Alman kamuoyunda çok sık atfedildiği gibi, çok iyi veya en kötüsünden �bir taktik adamı�. Bir biat toplumu isteyen Türkiye ve dinci lidere böyle de bakılabilir elbette: �Bu toplumun satın alması, tüketmesi, sineye çekmesi, ama Erdoğan�ın dü�üncelerine kar�ı da ayaklanmaması gerekiyor. � Bunu anladığını varsayabileceğimiz Çiğdem Akyol�a göre, eski dostlarını kolayca unutan veya tasiye eden, dü�manlarını ise asla unutmayan Erdoğan böylece bir otoriterlik büyüttü ve Türkiye�yi bir korku ülkesi yapmayı ba�ardı. Baskıların, terör saldırılarının ardı arkasının kesilmedi, Kürtlerin de kendilerini artık güvende hissetmediği, en ücra kö�elere kadar Erdoğan�ın adamlarının yerle�tiği bir Türkiye�dir sahnedeki.( s. 15) Çiğdem Akyol, bu gözlemlerine �unu ekliyor: �Erdoğan cazibesini yitireli çok oldu, ama alternatii yok. �( s. 17) Erdoğan ve hiper merkezi sistemi, Türkiye�yi Erdoğan�dan nefret edenler ve ona hayran olanlar arasında ikiye bölmü�tür. Derin bir bölünmü�lük böyle açıklanıyor.
Türkiye için belki en son bir ileriye doğru reform hareketi olan 27 Mayıs 1960 ve sonrasındaki geli�meleri Çiğdem Akyol, 383 sayfalık kitabın üç sayfasına sığdırabilmi�. Böylece Almanlar üç-be� generalin DP�yi tasiye ettiğini, Menderes�i de asıverdiğini öğreniyor. Bu kolaycılıkla Çiğdem Akyol�un tüm bir Batı medyasını en kılcal damarlarına kadar temsil ettiği söylenebilir. Birçok doğrunun içine küçük dozlarda metropol körlüğü, bencilliği ve çıkarcılığı yerle�tirmeyi ba�armı�tır.
Görüp anlattığı Türkiye�de Mustafa Kemal, vah�ice, adeta kırbaçla uygulanmı� reformların sahibidir ve bu reformlarla, ki bir Türk-Kürt gericisinin sözlerini neredeyse aynen yineleyerek yazıyor Akyol, �toplumda kısmen travma yaratmı�tır. �( s. 32) Tabii, Erdoğan�ı Atatürk
✤
ÇİĞDEM AKYOL DA CUMHURIYETI TRAVMA SAYANLARDAN.
✤
31