AVRUPA KULTUR YILLIK 2016-2017 AVRUPA KULTUR YILLIK 2016-2017 | Page 418

ÇIĞDEM AKYOL, ANA AKIM MEDYANIN TALEPLERINI IYI
KARŞILIYOR.

Ne demek istediğimizi, yazarın çizdiği yoldan hareketle daha rahat anlatabiliriz. Çiğdem Akyol, kitabında kendisinden istenen her �eyi yerine getiren çalı�kan bir öğrenci gibidir: Erdoğan, ille bir nitelik sıralaması yapmak gerekirse, vicdansızlık ve insafsızlık gibi sıfatlarla anlatılıyor. Tabii �ele�tirel övgülerin� de ardı arkası kesilmiyor. Olabilir. Ancak biz �unu biliyoruz: 2016 itibariyle, Alman medyası bu dinci siyasi lidere böyle bakıyordu. Aynı Alman medyası ve gazeteciler, ba�langıçta, onu iktidara ta�ıyan 2002 sonundaki seçimler ve sonrasında hiç de bugünlerin Erdoğan portresini vermiyordu. �Vesayet rejimini� yıkan, askerlere haddini bildirecek bir �demokrat prens� iktidara gelmi�ti sanki. Öyle görmek istiyorlardı, öyle de gördüler ve desteklediler. Sevinç içindeydiler. Dolayısıyla Akyol, bir ku�ak kimliği içermektedir ve bu çizgiyle gerçekten de uyumludur. Kitabın plan ve kurgusundan, yazarın eğilimi rahatça çıkarılabilir. Zaten sakladığı da yok.
Nitekim, �imdilerde yerden yere vurulan Erdoğan�ın, 2002 sonu ve 2003 ba�larında �olumlu bir toplumsal dönü- �ümün sürdürücüsü, te�vikçisi olduğunu� yazıyor Çiğdem Akyol çok rahat bir biçimde: Alman medyasında sosyalize olmu� Türkiye kökenli ve kendisini solcu sayan / sanan bir kadın gazeteci için, Erdoğan, o yıllarda Kürtlerle barı�ı arayan, kom�u ülkelerle iyi ili�kiler kurmaya çalı�an, ekonomiyi canlandırmakla me�gul bir politikacıdır. Belki muhafazakârdır, ama onun �askerlerden çok daha demokrat olduğu konusunda� Akyol�un pek bir ku�kusu yoktur. Bugünse barı� süreci bitmi�tir ve ekonomi yerinde saymaktadır: Kom�udaki iç sava� Erdoğan�ın ku�kulu Suriye politikası nedeniyle bir iç politika sorununa dönü�mü�tür. Peki bu geçen yıllar içinde kadına bakı�ı da deği�mi� midir Erdoğan�ın? Çiğdem Akyol�un ne yazık ki çok dar dünyasından ta�an sorulara yanıt aramıyoruz.
Çünkü, Almanya veya Avrupa�daki ana akım medyanın taleplerini kar�ılamayı iyi bilen bir gazeteciyle veya yazarla kar�ı kar�ıyayız. Akyol�a göre, Türkiye�ye bir ara, hadi diyelim AKP iktidarının ilk yıllarında istikrar getiren kadro, �imdi ülkeyi �irazesinden çıkarmakla me�guldür. Fakat sonuçta hep aynı kadrodan, aynı zihniyetten, aynı aktörlerden söz ediyoruz. 12-13 yıl içinde böyle bir dönü�üm, açıklanmadan bırakılacak kadar kolay bir süreç mi? Sonuçta �Erdoğan diktatörlük yapıyor, i�ler onun için karı�ıyor� gibi bir özet açıklama, açıklamadan ba�ka her �eydir. Sistem tarafından talep edilen bir tutum ve ona uygun ürünlerden söz etmek daha doğru olacaktır. Talep sahipleri arasında, sakın Batı Avrupa�nın demokrat medyası ilk sırada yer almasın? Olacak �ey midir?
“ SİSTEMİK” TALEP?
�Olacak �ey değil! � diye damgalanacak bu görü�, bu bakı� açısı, Avrupa Almanyası�ndaki egemen medya ruhunun Çiğdem Akyol gibi katılımcılardan / partnerlerden / oyunculardan ısrarla talep ettiği bir duru�tur. Türkiye�nin ve orada söz sahibi siyasal kadroların böyle görülmesini istiyorlar. İ�te Akyol�un, tıpkı ya�ıtları gibi, kitabında bu talebe kar�ı çıktığını söylemek zor. Hatta böyle bir �sistemik talebin� varlığından bile haberdar olduğu söylenemez. Bu konuda da yalnız değildir, dedik: Batı medyası arkasındadır ve adeta kendisinden bu yolda yürümesini talep etmektedir.
O zaman, birisinin, en azından Türkçe anladığını varsayacağımız bu yeni ku�ak Alman yazıcılara sorması gerekir: Siz, sınılar, toplumsal geli�me, emperyalizm ve ilericiliğin mücadele tarihi, toplumsal sorunların etnikle�tirilmesi ve dinselle�tirilmesi, postmodern ve neoliberal barbarlık, antiemperyalizm diye bir �eyler hiç duydunuz mu?
Yanıt alamayacağımızı biliyoruz ve yanıt aramıyoruz. Sonuçta genel manzara
28