his otomobilin içinde geçirdiğiniz vakit
arttıkça kayboluyor.
Şanzıman vites büyütürken etkili
olsa da manuel moddaki kullanımlarda
vites düşürürken istediğiniz anda düşürmeyip gecikmesi hem sürüş keyfinizi hem de hızınızı olumsuz etkiliyor.
Vites kulakçıklarına bastığınızda sinir
bozucu bir ‘bip’ sesi ‘bu devirde vites
düşüremezsin, biraz bekle’ komutunu
veriyor. Bu nedenle otomobili daha
çok Sport+ modunda kullanmayı tercih ediyorum, halbuki manuel daha
hızlı geçişlere sahipti.
Etkili çalışan dört çeker sistemi otomobilin hantal hissettirmesinin en büyük nedenlerinden biri. Evet çekiş ve
yol tutuş olarak büyük artıları var sistemin ama gazla ayarlanabilirlik, viraj
içi hassasiyet ve dinamik özelliklerin
sürüş üzerindeki etkileri gibi konular
dört çeker nedeniyle fazla yalıtılmış
hale geliyor. Zaten bu durum CLS’nin
en büyük handikaplarından biri; sürücüsünü olup bitenden soyutluyor, neler
olup bittiğini anlamamanıza neden oluyor. İnsan 585 bg gücündeki bir otomobili kullanırken biraz zorlanmak, erken
gaz verdiğinde aracın arkasının kaymasını istiyor, hızınız yüksek geldiğinde
ayağınızı gazdan çektiğinizde değişen
ağırlığın yol tutuş olarak geri gelmesini
bekliyor. Bu tip özellikleri hissedemediğiniz için büyük bir keyif almıyorsunuz
otomobili kullanırken. Yapmanız gereken sadece gaz vemek ve direksiyonu
çevirmek oluyor, geri kalanını CLS sizin
için hallediyor.
Sekizinci viraja tam gaz yaklaşırken
göstergede 170 km/s ibaresi gözüme
takılıyor. Bu dört apeksli virajın birinci apeksini lift off ile geride bırakmayı düşünürken, hızımın yüksekliği
nedeniyle CLS’nin burnu virajın dışına
doğru yönleniyor. Bunun üzerine direksiyon açısını artırıyorum ve ilk defa
otomobilin arkasının kaydığını hissediyorum. Küçük, yaklaşık 4- 5 derecelik bir kontra çizgime geri dönmemi
sağlarken, böylesine heyecan verici bir
hareketin bile gayet soğuk ve duygusuz
bir şekilde geride bırakmanın şaşkınlığı içindeyim. Öyle görünüyor ki CLS
63 S-AMG’nin cool duruşunu bozmak
pek de mümkün değil.
02/2014 | autovision
47