Aidiyet 3. Sayı | Page 25

Ertesi gün derneğe uğraması gerekiyordu . Yolu bilmediğinden onu çağıran insanlara sormuştu . TEDÜ ’ ye gitmeye çalıştığı için ona dakikalarca güldükten sonra derneğin orada olmadığını söyleyen Anka biraz cesaretini kırsa da navigasyon yardımıyla her şeyi halledebileceğini düşünmüştü . Zaten daha yeni geldiği koca şehirde başka türlüsü mümkün değildi . Onu ilk gün karşılayan tanıdığı , metroyu nasıl kullanacağını ve okuldan şehre nasıl gidildiğini anlatmıştı . Bütün algılarını açmış , her şeyi öğrendiğine kanaat getirdikten sonra yürümesine izin verecek kadar kaygıyla çıktı yola . Erkendi , daha ama yolu bilmemek onu endişelendirmişti . “ En kötü sorarım birilerine .” diye geçirdi aklından . Derneğin TEDÜ ’ de olmadığını henüz öğrenmişti . Binbir güçlükle metrodan indikten sonra tek yapması gerekenin hangi tarafa binmesi gerektiğini çözmek olduğunu düşündü . Sonrası kolay diyordu içinden . Dolmuştaki kadar zorlanmamayı umarak metrodaki durakları okudu , bir yönde karar kıldı . Her yere Kızılay ’ dan gideceğini fark etmeye başlamıştı ; her yol Roma ’ ya , her yol Kızılay ’ a ha dedi içinden .
Çocukluğundan beri iyi bir gözlemci olmuştu , hep de yararını görmüştü bu özelliğinin . Yine etrafını gözlemlemiş , durakları saya saya , kimseyi rahatsız etmediğinden emin olmaya çalışarak , etrafı izleye izleye Kızılay durağına geldi . Daha inmeden , nereden ineceği konusunda kafası karışmıştı bile . Diğer duraklardan farklı olması gözlemlerini boşa çıkarmış , kendini yine biraz kötü hissederek rastgele bir yerden çıkmıştı . İnsanları takip ederek turnikelerden geçti ve o an çok zorlanacağını anladı . Müthiş bir kalabalık gürültüyle hareket ediyor , her yerden birileri bir şeyler söylüyor ve en kötüsü de internet olmadan kapıyı bulacağına olan inancı azalıyordu . Gözlerini kapayıp nefesini tuttu , inanılmaz bir güçle sıktı kendini . Kanının damarlarında dolaşmasını istemezmişçesine bir baskı kurdu kendine . Sanki böylece internet sağlayabilecek ya da yolunu bulabilecekti . Korktu biraz , biraz gerildi .
Sonra usulca açtı gözlerini . O gözler ki ne istese yapabileceğine ikna edebilirdi bakan herkesi . Neden o anda bir şey hissetti , geldiğinden beri içinde kabaran bir his gitgide uyanıyordu sanki . Özellikle biraz önce kendini sıkınca daha da yoğun şekilde hissetti bunu . Bir yaratığın kış uykusundan uyanırken ilk önce hafifçe kuyruğunu sallaması gibi bir şeyler içinde uyanıyor ve yavaşta hareket etmeye başlıyor gibiydi . Hayriye , nasıl çıkacağını anlamak için gördüğü ilk tabelayı hatmetmeye başladı . Hangisinin nereye gittiğini bir türlü tahmin edemedi . Sonra bir karar verdi , Karanfil Caddesi olsun . Okları takip ederek yürümeye başladı . Sanki yer altından hiç çıkamayacakmış gibi hissetti . Okun gösterdiği yeri yanlış anlayıp anlamadığını düşünerek bir dönemeçten geçti . Bir anda her şeyin çok sessizleştiğini fark etti . Etrafta o deli kalabalıktan kimse yoktu sanki . Çıt çıkmıyor , koridor sonu görünmeyen bir yere doğru uzanıyordu . Hayriye ürkek adımlarla geri dönmek istedi ama duvarda kan kırmızı bir boyayla adı yazıyordu : “ Hayriye buraya gel , Burslar Odası ’ na …”.
Aidiyet 23