8 Noir 9 | Page 32

90’ların sonu ve 2000’lerin başın- daki sinema yazılarına baktığımızda bu yazıların büyük bir bölümünün sinemada aşk ve arzu kavramları- nı incelediğini görürürüz. Torben Grodal’ın 2004 yılında Cinema Journal için yazdığı “Love and De- sire in the Cinema” adlı yazı ise bu sürecin bir özetini sunar. Metninde kullandığı “Film dramas, as well as other dramatic fiction-from Anti- gone to Krysztof Kieslowski’s De- calogue (1988)-often depict cha- racters experiencing two or more equally powerful but conflicting emotions.” cümlesinin son kısmın- daki ‘iki ya da daha fazla eşit güç- te ancak tutarsız duygulara sahip karakter’ Bonnie and Clyde (1967) ile sağlamlaşan bu türün de ka- rakter skalasını ortaya çıkarmakta. Birbirlerine delicesine aşık ancak gözlerini kırpmadan da birileri- ni öldürebilecek çiftler... İçeriğin yalnızca bu kısmı dahi bir yönet- menin ya da senaristin aklına yüz- lerce fikir getirirken tüm bu yaşa- nanların arka planına Amerika’nın çorak arazilerini, şehir merkezleri- ni, leş motellerini ya da İngiltere kırsallarını koyunca, gerek biçim gerekse içerik açısından oldukça zengin bir alt metin ortaya çıkmak- ta. İşin geri kalanını ise yaratım sürecindeki doğaçlamalar kendi başlarına halletmekte. Bu bağlam- da Bonnie and Clyde ve Natural Born Killers (1994) filmlerinden biraz daha bahsetmekte yarar var.