Oliver Stone’un Quentin Taranti-
no’dan satın aldığı senaryoyla çek-
tiği Natural Born Killers ve gerçek
bir hikayeye dayanan 1967 yapımı
Bonnie and Clyde, bu alt metni
sosyolojik bir düzleme yayıp gün-
demlerinin sırasıyla televizyoncu-
luk ve gazetecilik dünyasına yaptık-
ları eleştirilerle kendilerini bu türün
diğer filmlerinden ayırmakta. Sto-
ne’un Natural Born Killers’ın ‘edit’
ve ‘cut’ kısmındaki detayları, filmin
biçim açısından da oldukça başa-
rılı bir film olarak karşımıza çıkma-
sını sağlarken; özellikle hapishane
sahnesi ve atmosferiyle de akıllar-
da yer eden yapım 34 milyon do-
larlık bütçesinin hakkını vermekte.
Filmin mutfak kısmındaki detaylara
ithafen, 18 farklı sonunun olma-
sı da Oliver Stone’un filmin biçim
kısmına verdiği önemin en büyük
kanıtı olarak değerlendirilebilir. Altmışların sonunda ise bu po-
pülariteyi mümkün kılabilecek
tek unsurun gazete oluşu, film
boyunca sık sık fotoğraf çek-
melerinin en büyük sebebidir.
Yakışıklı Clyde Barrow, sarışın Bon-
nie Parker ile karşılaşır ve birbirle-
rine aşık olurlar. Oldukça minimal
bir romantizmle başlayan film,
Clyde’ın hapishane geçmişinin
Bonnie tarafından öğrenilmesi ile
birlikte bir suç filmi imajına bürü-
nür. Artık birlikte soygunlar yapan
bir çift olan Bonnie ve Clyde’ın
en büyük arzusu ise Amerika’nın
en popüler suçluları olmaktır. Ömer Şentürk
Bonnie and Clyde’daki fotoğraf
makinesi kullanımı; video kamera
ve televizyon formatında yeniden
karşımıza çıkmıştır. Natural Born
Killers’taki çiftimiz Mallory ve Mi-
cky Knox, bir süre sonra halkın
sempatisini kazanır ve bütün kame-
raları kendilerine çevirirler. Aslında
hiçbir şey değişmemiştir: birbirine
aşık çiftler suç işlemeye devam
ederken halkın onları tanımasını
isterler. Narsist bir biçimde kendi-
lerini yaptıklarının iyi bir şey oldu-
ğuna inandırmışlardır ve halkın on-
lara duyduğu minnet duygusunu,
etmek istedikleri teşekkürleri ka-
falarından bir an bile çıkaramazlar.