Mizoguchi’de kötülük şekilsiz, ken-
dini gizleyen, katranımsı bir madde
değildir. Aksine, o kendini ancak
belli bir takım biçimlerle var edebi-
lir. Geleneğin kuralları, doğası ge-
reği kötü ve zorlayıcıdır. Bu kurallar
belki görünmez ama insan kalbin-
de, vücudunda ve zihninde kurşun
etkileri yaratır. Örneğin 1951 yılın-
da çekilen “Bayan Oyu” filminde,
kocası seneler önce ölmüş olan bir
kadının dramı anlatılır. Bir erkek ço-
cuğu olduğu için Bayan Oyu’nun
yeniden evlenmesi yasaktır. Buna
rağmen, Oyu kız kardeşine talip
olan adama ilk görüşte aşık olur
ve adam da ilk olarak Oyu’yu gö-
rür ve evlenmek istediği kişinin o
olduğunu düşünür ama bu evlili-
ğin gerçekleşmesi olanaksızdır. Bu
yüzden Oyu, adama yakın olmak
için kız kardeşinin evlenmesine
yardımcı olur. Kız kardeşi onların
aralarındaki aşkı fark eder, yine de
Oyu’nun mutluluğu için evlenip
her şeye göz yumar. Geleneğin
açmazını yine bir kadın tek başına
kapatmaya çalışacaktır ama bütün-
cül yıpranışının önüne geçemez.
1953 yılında çekilen “Yağmur-
dan Sonraki Soluk Ayın Öyküleri”
sislerin, kimonoların, çömlek ya-
pan kadınların ve savaş ortasın-
daki imkansız hayallerin filmidir.
Yazar Ueda Akinari’nin 1776’da
yazdığı iki masaldan uyarlanmıştır.
Film, Venedik Film Festivali’nde
en iyi yabancı film seçilir. Hikaye
bir iç savaş ortasında, bahar baş-
langıcında, Kyotu’nun kuzeydoğu-
sundaki Biwa gölü civarında geçer.
Çömlek yapan köylüler üzerinden
iç savaşın yıkıcılığı ve psikolojik
etkileri gösterilir. Mizoguchi’nin
bu filminde de her zamanki gibi
kadınlar vardır, ölen ve saldırıya
uğrayan… Bir de, klanların sava-
şında arzularına yenik düşen ko-
calarının kurbanı olan kadınlar...