8 8 | Page 24

Seyir alışkanlıklarımızı altüst eden bir başka faktör de Anna’nın silaha davranıp Peter’ı öldürdüğü anda Paul’ün filmi geri sararak Anna’nın elinden silahı almasıdır. Bu durum, bizim öğrenilmiş izleyici beklentile- rimizin oldukça dışındadır. Çünkü, herhangi bir filmde işler ne kadar kötü giderse gitsin, « kötüler daima kaybeder ve iyiler kazanır. » Bize hiçbir kötü özelliği gösterilmeyen bir ailenin sonunda kazanmasını görmek, « iyi » olmak için motivas- yonumuzu yeniden üreten bir du- rumdur. Klasik seyir alışkanlıkları- mız film izlerken bir mesaj bulmak ister ve bu mesaj ne kadar klişe olursa olsun bizi bir nevi rahatlatır. Ancak Haneke bizden bu « kla- sik seyir alışkanlığı»nı acımasız- ca alır, yerini nedensiz olaylar zincirine ve tatminsizliğe bırakır. Hatta yarattığı bu tatminsizlik duy- gusunun Paul’ün kameraya baka- rak söylediği, 4. duvarı tuzla buz eden « Mantıklı bir gelişmeyle gerçek bir son istiyorsunuz, öyle mi ? » repliğiyle açıkça altını çizer. Haneke bize istediğimiz « man- tıklı son »u vermez. Onun ye- rine ortalama bir süreye sahip filmde uzun planlar gösterir. Georgie’nin ölümünden sonra Ge- org ve Anna’nın ağlaması, Anna’nın saç kurutma makinesiyle telefonu kurutması gibi sahneler alışılmış anlatı filmlerine nazaran uzundur. Haneke’nin kontrolü elinde bu- lundurduğunu ve anlatacaklarını bitirmeden bizi koltuğumuzdan kaldırmayacağını adeta yineler.