Paul ve Peter’ın aile üzerinde kur-
duğu tahakkümü Haneke de bir
bakıma bizim üzerimizde kurar.
Herhangi bir gerilim filminde şid-
det sahneleri genellikle açık bir
şekilde gösterilir. Ancak Ölümcül
Oyunlar gibi başından itibaren
şiddet vaadinde bulunan bir fil-
min bu tip sahneleri gösterme-
mesi oldukça düşündürücü. Bu
noktada Haneke adeta şiddeti
açıkça göstermeyerek hikayede
kurduğu « tatminsizlik » olgusunu
yineler. Seyirciye dinlettiği fakat
göstermediği şiddet sahnesini,
seyircinin hayalgücünde canlan-
dırma zorunluluğu yaratır adeta.
Bu nedenle de en büyük eleş-
tiri okunu bu noktada yöneltir:
Şiddetin doğamızda var oldu-
ğunu ve bundan oldukça zevk
aldığımızı
yüzümüze
vurur.
Filmdeki müzik kullanımının az-
lığının da « tatmin duygusunun
sağlanmaması » noktasında olduk-
ça büyük bir önemi vardır. Filmin
jeneriğinde, Paul’ün Georgie‘yi
yakalamadan önce çaldığı CD ve
filmin sonunda kullanılan müzik
oldukça sert, progressive ve filmin
sakinliğine kıyasla rahatsız edicidir.
Yine bu noktada Haneke seyirci-
nin elinden yumuşak bir başlangıç
ve sakin bir son deneyimini alır.
Onun yerine bütün dikkati üze-
rinde toplayan ve büyük kırmızı
harflerle yazılı « Funny Games »
ibaresini adeta zihinlerimize kazır.
Haneke, yukarıda bahsi geçen bü-
tün bu elemanları kullanarak ken-
di gerçeğini perdeye acımasızca
yansıtır. Seyircisinden düşünme-
sini, filmi izlerken duygular yerine
aklını kullanarak eleştirel bir bakış
açısıyla yaklaşmasını ister. Hane-
ke’nin söyledikleri acıdır, ağırdır,
toplumsal bütün değerlerimizin
altüst olmasıdır; toplumun temeli
olarak kabul edilen ailenin eleşti-
risidir, içimizdeki şiddete bir ayna-
dır, 21.yy toplumunun üstüne ku-
rulduğu « nedensellik » olgusunun
karşısındaki nedensizlik, çaresizlik
ve tatminsizliktir. Yansıtılan gerçek
perdededir, seyircinin tek yapabil-
diği izlemek ve maruz kalmaktır.
Melis Balaban