Dengede olan ilişkileri sorumluluğu birine yükleyemeyecekleri biçimde bozulan çift ilişkilerini yeniden inşa etmek zorunda kalıyor. Hem de bunu evliliklerinde elli yılın ardından yapmak zorunda kalıyorlar. Hayatları çok öngörülebilir olan Avrupa burjuvası çiftlerini kendine mesken eyleyen Haneke bunu gene rahatsızlık vererek anlatıyor. Anne’ ı ve Georges’ u yaşlıyken filme alıyor. Bu filminde rahatsızlığı tarafların dengesizliğiyle değil; ulvi ve yüce olanı sorgulatarak yapıyor. Aşk’ ı, ilişkilerde iktidar oluşumunu, denge bozulmasının sonuçlarını anlatırken bağımlı olan Anne’ ı etkisiz kılarak sadece Georges’ a odaklanıyor. Karar verme mekanizmasını sadece Georges’ a yüklüyor. Bu da ilişkideki bir özneyi azaltarak, bozulmanın bireye etkisini daha net görmemizi sağlıyor.
Şüphesiz ki ne kadar karakter varsa o kadar hikaye vardır ve en benzeri arasındaki farklar bile insanı özgün kılan şeylerin başında gelir. İlişkilerde iktidarın denge durumundan sapması ve sonrasında gelişen süreç sürecin öznelerine bağımlıdır ve karakterimizi oluşturur. Bizi biz yapandır. Kişiden kişiye değişir.
İlişkilerde denge bozulması nadiren de olsa olumsuz olmaz. Bazen güzel şeylerin nedeni olur ilişkilerdeki denge bozulması, iktidar oluşumundaki süreç. Ancak bu bozulmanın toplumsallaşması ve normalleşmesi çok öngörülebilir; eline gücü almış olanın, eskinin ezileninin, şimdinin iktidar sahibinin, neler yaptığı tarihin her sayfasında vardır.
İsmail Cem Özkan