8 8 | Page 21

Mutlak iktidarla yetiştirilen neslin toplumsallaşırsa ve siyasi iktidarı alırsa neler yapacağını göstermi- yor, tersine 2. Dünya Savaşı’nın ak- törlerinin çocukluğuna gidiyor ve faşizmin tohumlarının ailede başla- dığını, gelenek adı altında iktidarın nasıl acımasız olabileceğini gös- teriyor. Haneke’nin 2009 yapımı Das weisse Band (Beyaz Bant), 1. Dünya Savaşı’nın hemen öncesin- de geçerken, filmde çocuklar din, gelenek, baba halini almış mutlak iktidar tarafından bazen şiddetle bazen sembolik olarak eziliyorlar. Haneke, Nazi Almanyasının gök- ten inmediğini arka planında mut- lak iktidarla yetiştirilmiş bir nesil olduğunu siyah beyaz anlatıyor. Bunu gösterirken kendine has üs- lubuyla insanı huzursuz etmeyi başarıyor ve bunu da taraflarını büyüterek, abartarak yapıyor. En masum olan en deneyimsiz olan- dır, çocuk olandır. Öte tarafa ise din adamını koyarak taraflar arası uçurumu artırıyor. Rakel Dink’in dediği gibi bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulayalım. Bazen ikili ilişkilerdeki bu bozulma- lar tamamen bağımsızlıklar tarafın- dan gerçekleşir. Haneke toplumsal- laşmamış, bireysel, tekil bozulmayı bir sonraki filminde, 2012 yapımı L’Amour (Aşk) ile gösteriyor bizlere. Bu sefer hatırlatmıyor, kurgulatıyor. En iyi bildiği yöntemle, Georges - Anne çiftiyle, yapıyor bunu da.