Hafızanın kayıp ve dışlanmış imaj-
larını görünür kılmak, Campil-
lo’nun bizzat seksenlerden beri
sahip olduğu bir tutku aslında.
Yönetmene göre, salgının dünya-
da yarattığı çalkantılar ve özellikle
LGBTI bireylerin etrafına örülen
distopik duvarlar Godard’ın de-
yimiyle “kendini yapmakta olan
bir film” niteliği taşıyor. Act-Up
Paris’in bünyesinde sinema eyle-
me, eylemsel sinemaya dönüşü-
yor. 120 battements par minute,
AIDS’le mücadele eden insanla-
rın yaşadıkları zorluklar ve tedavi
sürecinin duygusal çöküntülerine
odaklanmaktan çok daha derin,
anlamını sinemanın ruhunda bulan
bir karaktere sahip.
Act Up’ın eylemleriyle dünyada
yarattığı titreşimler, Campillo’nun
ritmik kurgusuyla seyircide yankı
buluyor. Filmin kalp atışlarına yap-
tığı vurgu boşuna değil, sekansla-
rın temposu bu bağlam aracılığıyla
somutlaşıyor, seyirciyle bağ kuru-
yor ve onu “eyleme” dahil ediyor.
Act Up’ın haftalık toplantılarından
biriyle açılan film didaktik üslubuy-
la seyirciyi eyleme dahil ediyor ve
onu ekibin bir parçasına, devlet
adamlarının suratına sahte kan fır-
latan bir militana çeviriyor anında.
Bu kapalı alanlarda geçen yoğun
tempolu sekanslar kurgunun ritmi-
nin ana iskeletini oluştururken yö-
netmenin de dahil olduğu bu kü-
çük grubun maruz kaldığı boğucu
atmosferi de somutlaştırıyor.