Claude Lanzmann ise kurgunun
varlığıyla, daha doğrusu yoklu-
ğuyla, gerçekleri olabildiğince
doğru bir şekilde yansıtmaya ça-
lıştı. Çekimlerini 11 yılda bitirdiği,
süresi 9 saati aşan Shoah filminde
Hitler rejimine maruz kalanlarla,
görgü tanıklarıyla ve rejimin uy-
gulayıcılarıyla röportajlar yaptı.
Röportajlar aracılığıyla toplumsal
hafızaya katkı sağlamayı hedefledi.
Shoah’da mümkün olduğunca kes-
meden uzun çekimler kullanmayı
çalıştı. Böylece, her kesmeyle biraz
daha filme dahil olan manipüla-
tif etkiden kaçınmayı hedefledi…
Fotoğraflama ve kurgudan sonra
belgeseli stilize eden bir üçün-
cü etken ise sanat yönetimidir.
Belgeselde
sanat
yönetimi,
aynı kurmacadaki gibi, me-
kan seçimi ve kostüm seçi-
mi gibi unsurlarda ortaya çıkar.
Bir sosyal bilim araştırmasında
derinlemesine görüşme (röportaj)
için seçilen alanın tarafsız ve nötr
olması beklenir. Herhangi bir gö-
rüşmenin ancak böylece bilimsel
bir değer ifade edebileceği düşü-
nülür. Böyle bir uygulamanın bir
belgesel filmde görülmesi oldukça
zordur. kendi bilimsel değerlerini
estetik güdülerine feda etmiştir.
Gimme Danger filminde Iggy
Pop’un Kaliforniya evinde karşı-
mıza çıkması tesadüf değildir. Ig-
gy’nin o evi kariyerine dair muhte-
melen hiçbir anı taşımamaktadır,
bu yüzden tanıklığa katkı sağla-
maz. Iggy ve yönetmen Jarmus-
ch arasında tarafsız bir bölge de
değildir, bu yüzden bilimselliğe
de bir katkı sağlamaz. O röporta-
jın o evde çekilmesinin tek sebebi
gerçekten de “sanat yönetimi”dir.
Iggy Pop nasıl seksenlerde siyah
deri ceketini giyip David Letter-
man Show’da kendisini “asi çocuk,
çılgın adam” imajını pohpohlama
uğruna stüdyonun yerlerine attıy-
sa, 2010’larda evine kapanıp pija-
maları içinde röportaj vermesi de
“ben artık uslandım, dalgalandım
da duruldum, şimdi de hikayemi an-
latıyorum” imajını yaratmak içindir.