İnönü Üniversitesinde
Abdülhamid’i Anma Paneli
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezinde Türk Dünyası ve Akraba Topluluğu
tarafından “Vefatının 100. Yılında Abdülhamid’i Anma Paneli” düzenlendi.
F
en Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yaşar Kaya, Tarih
Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Murat
Öztürk, İl Kültür Müdürü Levent İskenderoğlu
ve konuşmacı olarak Tarih Bölümü Başkanı Prof.
Dr. Salim Cöhce, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Mehmet Karagöz, Fırat Üniversitesi
Tarih Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Rahmi
Doğanay, Prof. Dr. Mustafa Öztürk ile öğrenciler
katıldı.
Panelde açılış konuşmasını yapan Moderatör
Prof. Dr. Salim Cöhce şöyle konuştu: ‘‘Sultan
Abdülhamid bugün üzerinde en çok konuşulan, en
çok istismar edilen Osmanlı sultanlarından birisidir.
Kimisi göklere çıkarır kimisi yerlere batırarak
‘kızıl sultan’ der. Bu şekilde belirsiz bir Abdülhamit
portresine sahibiz. Bugün bu panelde bu tarihi
kişiliği yerli yerine oturtacağız. Tarihçiler hiç
kimseyi kutsallaştırmamalıdır, putlaştırmamalıdır.
Buna başkalarıyla birlikte Abdülhamit de dâhildir.
Abdülhamit’i öveceğim diye Cumhuriyet’i yermek
Cumhuriyet’i alternatifi göstermek veya Atatürk’ü
öveceğim diye Abdülhamid’e sövmek doğru
değildir.’’ dedi.
33
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ HABER BÜLTENİ
Panelin devamında Prof. Dr. Mehmet Karagöz ise
“Abdülhamid şehzadeler içinde tahta çıkma ihtimali
en uzak olan şehzadedir. Bu konuda dolayısıyla bir
hazırlığı söz konusu değildir. Sultan Abdülhamid
şehzadeliği sırasında zekâsı ve kabiliyetiyle sultan
Abdülaziz’in ilgi ve alakasına mazhar olmuş
ve Abdülaziz’in yurt dışı seyahatlerinde fiilen
yanında bulunmuştur. Bu da Abdülhamid’in ileride
kısmet olacağı saltanatına hazırlıklı olmak dünyayı
görmek dünyayı görgü ve bilgiyle öğrenmek
yakından tanımak anlamında faydasına olacak
tecrübelerdir.” dedi.
Abdülhamid Han’ın tahta geçirildikten hemen
sonrasında meclisin açılması sürecinin başladığını
dile getiren Karagöz, sözlerine şöyle devam etti:
“Birinci Osmanlı Mebusan Meclisi açılmış tabiri
caiz ise tam bir hengâme muhiti çünkü meclis
üyelerinin meclisin anlamı ve adabından öte
kendileri ya da kendilerini destekleyenlerinin
güç kuvvetle birbirlerine meydan okudukları bir
yer haline gelmiş. İstekler talepler arka arkaya
sanki Devlet-i Aliye’nin meseleleri ya da onların
çözüm yollarına çare bulunacak yer olmaktan çok
azınlıkların yüksek sesle bağırdıkları bir meydana
dönüşmüş. Bunların hepsi mühim vakalar olarak
kayda geçiyor. Abdülhamid neticede birçok