öğrenciler kız mı erkek mi; öğrenim durumu, birinci öğretim mi, ikinci öğretim mi; mezuniyet durumu imam hatip mezunu mu, değil mi bu üç değişkeni esas aldık. Toplamda katılanların sayısı 586. Bu soruya verilen cevaplarda bizim de bu çalıştayı yapmamıza neden olan husus birinci sırada ön plana çıkmaktadır. O da şudur: Lisanstaki Arapça eğitimi yetersiz olup hazırlıkta öğrenilen bilgiler unutuluyor. Hazırlıkta yoğun bir program uygulanıyor ama hazırlıktaki emekler boşa gidiyor. İkinci sırada önemli olan husus o da derslerde yoğun bir şekilde gramer işlendiği yani öğrenci somut bir şey görmek istiyor. Ben bu eğitimi aldım, elime ne geçti diyor. Somut bir netice almak istiyor. Naçizane şu önerilerim olacak: Birincisi lisans düzeyinde veya hatta hazırlık içinde asıl ilahiyat fakültelerinde Arapça eğitimi öğrenci danışma birimi gibi bir birimin oluşması gerekiyor. Yani öğrenci bu konuda nereye başvuracak, bunun bir adı konulduğu takdirde öğrenciyi teşvik edeceği kanaatine ulaştım. Hazırlık sınıfından geçişi ciddi tutmak Arapça eğitimini iyileşmesi açısından son derece önemlidir.” Arapça öğretimi konusunda hocalara büyük işler düştüğüne vurgu yapan Prof.
Dr. Ali Bulut“ Ama tabi zor diye de hocaların talebeyi korkutmaması lazım. Hoca şimdi ilk derste diyor ki arkadaşlar bu Arapça çok zor. Ben 20 senedir öğrenemedim diyor, talebe öğrenir mi, olmaz. Yani talebeye işin kolay olduğunu, kolay tarafını göstermek ya da kolaydan başlamak lazım. Yani hoca talebeye uygun kitap seçecek. Kitap da zor olsa bile artık onu talebeye ustalığını gösterip, sanatını gösterip kitabı kolaylaştırarak anlatması lazım. Yani talebe devam etmediği zaman program aksıyor ve sıkıştırıyoruz, yani bu işin mazereti olmaması lazım. Hocaların talebelere fakültede ya da fakülte dışında herhangi bir yurtta, vakıfta ders vermesi lazım ki hoca talebe birlikteliği daha da artmış olsun. Kendisini beslemeyen hoca, talebesini besleyemez; hoca daima kendisini besleyecek.” şeklinde konuştu.
Haber: Nisanur Ekin-Feyhan Dursun
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ HABER BÜLTENİ
102