PAZARLANAN HRİSTİYANLIK
-ŞEYMA KISAKÜREK SÖNMEZOCAKb
-Mardin Gezisinden Notlar-
Üç günlük kısa bir tatil fırsatını kızlarımla değerlendirmek için dinlerin ve dillerin geçmişine yolculuk yapma fırsatımız oldu . Artuklu , bilinen adıyla Mardin , Süryanilerin , Kürtlerin , Arapların iç içe yaşadığı inanılmaz huzurlu bir yer . Türkiye sınırları içinde ama başka kültürlerin yoğurduğu memleket topraklarında çok farklı yerler gezerek tarihe dokunduk . Çok şey öğrendik ; çok da içerledik . El işçisi zanaatkâr Süryanilerin , kalan son kültür parçalarını ayakta tutabilmek için sıkı sıkıya birbirlerine bağlandıklarını gördük . Orada yaşayan halkın sırf turistleri ağırlayabilmek için Türkçe öğrendiklerini gözlemledik . Herkesin birbirleriyle Kürtçe , Arapça konuşabildiğini gördük . Herhangi birine Kürt mü yoksa Arap mı olduğunu sorduğunuzda öyle bir şaşkınlık içinde bakıyorlar ki o bakışlardan ; bilmediğini , daha önce hiç bunu düşünmediğini , sorgulamadığını , öyle bir şeye de ihtiyaç duymadıklarını , birbirlerine karıştıklarını anlıyorsunuz . Neden düşünsünler ki ? Ne fark eder Kürtse , Arapsa . Aynı masada oturup , aynı yemekleri yerken , aynı cemaate aitlerken ne fark eder ?
Süryani azınlığının gönüllü olarak rehberlik ederek kendi cemaatlerini , manastırlarını ayakta tutmaya çalıştıklarını gördük . Hâli hazırda işleyen manastırları gezdirerek tek bir taşı bile on dakika anlatacak kadar hayran olduklarını gördük . Bunları gördük ve Müslüman kardeşlerimize çok içerledik . Turistlerin sürekli manastırlara , kiliselere yönlendirilmesinin bir pazarlama tekniği olduğunu düşünmeye başladım . Ancak bu geziyle gördük ki , aslında bu pazarlamalara hiç ihtiyaçları yok . Çünkü ; Müslümanlar köklerini , camilerini , medreselerini sahiplenmekten o kadar uzaklar ki ; zaten kimsenin haberi olmuyor bölgede neyin olduğundan . Medreseye gidiyorsunuz , başıboş insanlar anlamadan duvarlara bakıyorlar . Ne yazık ki ; Süryani cemaatinden gencecik çocuklar gönüllü olarak - para pul düşünmeden , kendi imkânlarıyladeli divane gibi çalışırlarken bırakın çocukları , bir Müslüman delikanlı , ihtiyar kimseyi bulamıyorsunuz . Mardin ’ den yola çıkarak bunu tüm dünya Müslümanları için söylüyorum .
Es-Seyid Abdülhakîm Arvasî-Üçışık Hz .’ nin söylediği , “ İnan da istersen bir odun parçasına inan .” sözünü derinlemesine anladık . Kendi inançları içinde bağlılıkları , tutunuşları , itirazsız kabul edişlerini görünce çok üzüldüm . Kiliselerde kadın ve erkek yerleri birbirlerinden ayırılmışken , bir tane Hristiyan kadın bulamazsınız ki ; neden arkada oturduğunu sorgulayıp itiraz etsin ! Bakınız Müslüman (!) kadınların , “ Biz neden cenaze namazında saf tutamıyoruz ? , Biz neden camiide arkada kalıyoruz ?..” gibi sürekli itiraz , ortalık bulandırma , kabul edememe ve reddedişe varan şüphelerine !..
Kasıtla yapılan bu İslamiyet düşmanlığı arkasından ; İslamiyet ’ ten bir dirhem bir şey anlamayan bir insan dahî ; karşı cephede böylesine savaş olmasından ötürü anlar İslamiyet ’ in kıymetini !
Sınırdaki askerlere erzak götürürken gizlice analarını , bacılarını arayabilsinler diye olmayan imkânıyla , cep telefon hattını faturalıya çeviren Müslüman genç Anadolu ’ nun güneyinde yapayalnız …
Çarşıda yürürken dükkân önlerindeki tezgahlardan gelenin geçenin yediği çöreğe , kurabiyeye , ekmeğe ses etmeyip helâl eden dükkân sahipleri ve bunu suistimal etmeyenler bilmediğimiz yerlerde yapayalnız …
Müslümanların Müslümanlardan ümitlerini kestiklerini gösterir bir içtimaî tespit :
Eskiden gayr-ı meşru doğan çocuklar camii avlularına bırakılırdı . Uzun zamandır çöp konteynırlarına bırakılıyor !
Biz ne zaman kaybettik ; birbirimize kol kanat germeyi , sahip çıkmayı , paylaşmayı ?.. Hayıflanışım , siyasî yahut ekonomik sebeplerden ötürü değil ; Müslümanların ellerindekini bağıra bağıra kaybedişine !
1 www . internetdergisi . net