ÖÇED AĞUSTOS 2017 E-DERGİ Öçed AĞUSTOS E-Dergi | Page 12

SÖYLEŞİ

P R O F. D R. N A H İ T M O T A V A L L İ M U K A D D E S İ L E O T İ Z M İ K O N U Ş T U K
Otizmin belirtileri neler, tanıyı aldıktan sonra aileleri nasıl bir süreç bekliyor? Otizmde yaşanan artışın sebepleri neler? Tüm bu sorulara yanıt almak için“ zorla uğraşmayı severim” diyen ve 1995 yılından beri otizmle ilgili çalışmalar yapan Prof. Dr. Nahit Motavalli Mukaddes ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Akademik geçmişinizden kısaca bahsedebilir misiniz? 1981-1987 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi ' nde okudum. 1987-1992 arasında İstanbul Tıp Fakültesi ' nde Erişkin Psikiyatrisi Uzmanlığım vardı. 1992-1994 yılları arasında Çocuk Psikiyatrisi ihtisasımı bitirdim. 1994- 1995 yılında doçent oldum ve aynı yıl Çapa ' da Otizm kliniğini kurdum. O zamandan beri otizm alanında çalışıyorum. 2001 yılında Michigan Üniversitesi ' nde davetli öğretim üyesi olarak bir süre bulundum. 2004-2005 yıllarında Harvard Tıp Fakültesi ' nde hem çocuk hastanesinde hem genetik bölümünde bir süre otizm üzerine çalıştım. Genel olarak en çok ilgi alanım nörogelişimsel bozukluklar.
Bu alanı tercih etmenizin sebebi nedir? Otizme yönelmem başta bir miktar tesadüf sonucu oldu. İstanbul Tıp Fakültesi ' nde baş asistanken 1992-1994 yıllarında daha çok dikkat eksikliği, hiperaktivite çalışıyordum. Çünkü o zamanlar ilacı bile Türkiye ' de zor bulunuyordu. Hocamız Prof. Dr. Kayıhan Aydoğmuş ' un 7-8 otizmli hastası vardı. Onlara grup çalışmaları yapılırdı Çapa ' da. Bana bir gün kendisinin katılamayacağını, hekim olarak benim katılmamı uygun gördüğünü söyledi. Ben bir perşembe o işe başladım ve bırakamadım. Bağımlılık gibi oldu çünkü yapılacak başka şeyler olduğunu hissettim. O zaman Türkiye ' de olanaklar bugünkü gibi değildi, otizmle ilgili eğitimci sayısı çok azdı. Bu alanda bilginin çok yetersiz olduğunu görmek, çocukların farklılığı, az bilinmişlik, annelerin çaresiz hali beni bu alana çekti. Genelde zorla uğraşmayı severim. O gün yaşadığım deneyimle ilk motivasyon başladı ve bir şekilde artık peşini bırakamadığım bir sevdaya dönüştü.
Otizme neden olan faktörler neler? Bu çok tartışılan bir konu ama şu an en çok fikir birliği olan mutlaka genetik bir yatkınlık olduğu... Hamilelik döneminde annenin sağlıklı beslenmesi, temiz hava soluması gibi durumlar bütün beyin hastalıkları için önem taşıyor. Hamilelik döneminde egzoz dumanına, zirai tarıma maruz kalma gibi
12 | AĞUSTOS 2017 | ÖÇED çevresel faktörlerin de otizmde rolü olduğu biliniyor. Anne-babanın yaşının ileri olması da şu an en çok üzerinde durulan faktör. Prematüre doğumlarda, 100 gramın altında doğmuş çocuklarda daha çok görülüyor. Sonuç veren araştırmalar çevresel faktörler, anne-babanın yaşının ileri olması ve prematürite. Onun dışındakiler henüz netleşmemiş ama üzerinde çalışılan konular.
Bebeklerde otizm tanısı nasıl konuyor? Tanı koymak için bir kişinin uzman olması lazım. Çocuk psikiyatri uzmanı ve çocuk nöroloji uzmanı bu işi yapıyor. Ama gerçek uzmanlık şöyle tanımlanıyor, en az beş sene mesaisinin yüzde ellisini otizmle geçirmiş kişiler... Bunun dışında biz nasıl tanı koyarız? Aileden ayrıntılı bilgi alırız, aileyle çocuğun etkileşimini gözlemleriz, çocukta şüphelendiğimiz bir şeyler varsa onların testlerini isteriz. Ayrıca yönlendirdiğimiz eğitim kurumları eğitsel değerlendirme yaptıklarında onların da raporlarını inceleriz. Bu şekilde tanı konulur. Gözle görülür bir eksiklik varsa onun için hemen tedavi planı yapmak gerekir. Tanıda önemli olan bu işin uzmanı olan bir hekimin gözlemlemesi, aileden ayrıntılı bilgi alması, tıbbi hastalıklardan şüpheleniliyorsa testlerin yaptırılmasıdır. Arkadan çeşitli skalalar uygulanır, başka boyutunu değerlendirmek için psikologlardan gelişim testi istenir, özel eğitimcilerden eğitsel testler istenir. Ama bunlar ilk tanıda destek faktörleri oluyor. İlk tanı zaten konulabilir bir şeydir.
Aileler çocuklarında ne gibi farklılıklar hissettiklerinde uzmana danışmalılar? Aileler şu an bize başvurduklarında eskiden farklı olarak çocuktaki duygusal yetersizliği fark ediyorlar. " Bu çocuğun adını seslendiğimizde dönüp bakmıyor ", " Bizimle göz göze gelmiyor ", " Eğlendiriyoruz eğlenmiyor," " Diğer çocuklar gibi oyun oynamıyor "... Bunları aileler genelde fark edebiliyor. Konuşma gecikmesini ise bazen ciddiye almıyorlar. Özellikle de diğer belirtiler silikse, yani çok ağır seyretmiyorsa, aileler konuşma gecikmesine daha toleranslı davranabiliyor. Sosyal-duygusal olarak bir çocuğun göz teması kurmaması, güldürdüğünüzde yüzünüze bakarak gülmemesi, işaret parmağını kullanmaması, öpücük gönderememesi; 1.5 yaşına geldiğinde kovalamaca oynamaması, sevdiği oyuncağı getirip size göstermemesi; 2 yaşına geldiğinde bir arkadaşıyla kovalamaca oynayamaması; 3 yaşında evcilik, doktorculuk oynamaması aileler için önemli ipuçları olmalı. İki yaşına gelmiş bir çocuğun hala iki kelimelik cümleleri yoksa, " Anne gel ", " Mama ver " diyemiyorsa, aile bunu da ciddiye almalı. Bir de bunlara eşlik eden takıntılar var. Dönme, parmak ucunda yürüme, sallanma, oyuncakları dizme veya oyuncakların sadece bir bölümüyle oynama gibi durumlar söz konusuyla çocukta bir gelişimsel problem olabilir. Otizm belirtisi olabilir, gerçek otizm olmayabilir ama bir değerlendirme gerekir.
Tanıdan sonra aileyi nasıl bir süreç bekliyor? Geçmişten günümüze farkındalığın artmasıyla aile tepkilerinde yaşanan değişimler neler? Farkındalık artışı olduğuna hiç kuşku yok. Ben kişisel deneyimimle diyebilirim ki, geçmişte ortalama başvuru 2,5-3 yaş iken şimdi 6 aylık, 8 aylık, pusetle bebekler getiriliyor. Birincisi farkındalıkta artış var. İkincisi artık aileler daha fazla ruh sağlığı elemanlarına ulaşabiliyorlar. Çocuk psikiyatristi sayısı son 25 yılda neredeyse 30 kat arttı. Bu çok ciddi bir rakam. Tanı konmasında ise geçmişte ve bugünde evrensel olan bir şey var, o da ailelerin tanıyı koyduğumuz zaman yaşadığı yas. Düşünün, bir anne hamile olduğunda öğreniyor, bebek nasıl olacak, ona nasıl kıyafetler giydirecek, nasıl oynatacak, nasıl eğlendirecek bunun hayalini kuruyor. Tüm bunlarla annenin ve babanın bebekle ilgili bir zihinsel tasarımı oluyor. Evde nasıl koşturacaklar, nasıl büyüyecek, doktor mu olacak sanatçı ruhlu mu olacak? Bunlar bir annenin ve babanın bebekle ilgili zihinsel tasarımları... Sonra anne çocuğu doğuruyor, ilk aylar her şey yolunda, pek çok şey fark edilmeyebiliyor. Ama bir yaşa geldi daha göz teması yok, iki yaşa geldi daha cümlesi yok, hep kendi dünyasında, oyuncakla oyun gibi oynamıyor, ona ulaşamıyorlar... Artık medya ve çeşitli