korkuturmuş. Zavallı çocuklar bütün bu kötülüklere rağmen yine de babaları üvey annelerinin
yaptıklarına inanmaz diye çaresiz her eziyete katlanarak yaşamlarını sürdürme çabası
gösterirmişler…
Babalarının yine evde olmadığı bir bahar günü, üvey anneleri iki kardeşe torba, bıçak ve kazma
vererek,dağa kenger toplamaya gönderir . İki kardeş sabah erkenden evden ayrılarak kenger
toplamak için dağın yolunu tutmuşlar. Abla bir bir topladığı kengerleri kardeşinin sırtında
taşıdığı torbaya koyarmış ve böylece de hava kararmaya başlayıncaya kadar kenger
toplamışlar. Artık köye dönmek üzereyken Abla, kardeşinin sırtında taşıdığı torbanın dolup
dolmadığını anlamak için torbayı yere indirip bakmışki ne görsün, torbada bir tek kenger yok.
Bu duruma şaşıran iki kardeş, ’Sabahtan beri topladığımız kengerleri gizli gizli yedin değil mi?”
Biz şimdi eve nasıl döneriz? üvey annemiz bizi öldürür!.. ’ deyip çıkışmış kardeşine.
Kardeşi ise ’Hayır abla, bana yemem için verdiğin bir tek kengerin dışında yemin olsun ki
yemedim!’ demiş. Ancak ablasını bir türlü inandıramamış. ’Abla eğer hala bana inanmıyorsan
istersen karnımı aç da bak!’ demiş. Ablası almış bıçağı karnını yarmış bakmış ki kendisinin
verdiği bir kengerin dışında midesi bomboş kardeşinin, meğerse kengerleri o yememiş!…
Kardeşi doğru söylemiş. Kardeşinin karnını dikmeye çalışmışsa da kardeşi oracıkta ölmüş.
Kardeşine inanmamakla hata yapıp onun ölümüne sebep olan abla, bu acı ve vicdan azabıyla
neye uğradığını şaşırmış ve orada bulunan pınarın suyuyla kardeşini yıkayıp ağlaya ağlaya
gömüvemiş. Gömütün yeri belli olsun diye de başucuna bir fidan dikmiş.
Eve döndüğünde kardeşini soran babasına. ’O biraz yoruldu oduncularla gelecek’ demiş.
Oduncular gelmiş, çocuk gelmemiş.
- Nahırla gelecek demiş.
Nahır da gelmiş, ama çocuk yine yok.
- Davarla gelecek.
Davar da gelmiş çocuk hala ortalada yok.
Genç kız bir yandan baba korkusu, diğer yandan vicdan azabıyla kıvrılmış,yanmış, tutuşmuş
parça parça olmuş yüreği.
Kardeşine inanmamakla hata yapıp onun ölümüne sebep olan abla, bu acı ve vicdan azabıyla
Allah’a yalvarmaya, dua etmeye başlamış. ’Allah’ım beni pepuk kuşu yap bu dağlara sal ki
dünya döndükçe dağlardan dağlara kardeşim diye seslenip durayım!…“
Efsane bu ya o gece kızın dileği kabul olur, genç kız o gece Allahtan, pepuk kuşu olmuş ve
gidip kardeşinin başucundaki ağaca konup hep kardeşi için seslenip durmuş. Ve işte o gün bu
gündür bu kız, pepuk kuşu olarak dağlarda oradan oraya dolaşarak, kardeşini öldürdüğü için
herkese kendini ihbar eder durur:
Her bahar mevsimi kengerin yerden bitmesi ile beraber pepuk kuşunun acıklı ötüşü de başlar.