Yeni Ufuklar Mart 2019 | Page 20

18

“Bir yangın durumunda, evrensel olarak kabul edilmiş üç dakika kuralı vardır. Duman tütmeye başladığında üç dakikanız var demektir bu. Müdahale için zemin budur. Sonrasında yangını büyümeden söndüremezsiniz. Eğitimli ve profesyonel itfaiyecilerin müdahalesi gerekir. Burada biz devreye gireriz. Üç dakika. Bilim öyle söyler.” diye ekledi Fevzi, acil bir durum söz konusu olduğunda erken ve hızlı müdahalenin önemini bize anlatırken. Görmüş geçirmiş gözleriyle her birimize tek tek gülümsüyordu, çayından bir yudum daha alırken. O, ömrünü verdiği ve uzmanı olduğu bir konuda bizimle konuşurken etrafında uyandırdığı saygıya, genç itfaiye erlerinin ona nasıl saygıyla baktıklarına tanık oluyorduk. “Saniyelerin önemli olduğu böyle durumlarda, araç parkınız çok önemli. Felaketin olduğu yere ne kadar hızlı ve erken ulaşırsanız, vatandaşlarınızın canını ve malını kurtarmaya da o kadar yakın olursunuz. Bu yeni araçlar bize hızlı intikal, erken ve etkili müdahale imkanı veriyor.” dedi ve ekledi: “Dinleyin, burası küçük bir şehir, hala öyle ve herkes birbirini tanır. Halkımızın hizmetinde geçen yıllar boyunca, ne zaman bir trafik kazası haberi alsak, ya da yangın ihbarı, sirenleri çalıp o kırmızı araçlara bindiğimizde ve olay yerine intikal ederken, tanıdığımız, bildiğimiz birine yardıma gittiğimizi düşünürüz hep. Ve hep içinizden geçiririz, çok geç olmasın. Şimdi Suriyeli kardeşlerimize de hizmet götürüyoruz, tabii ki görevimiz bu bizim, tabii ki hayatlarımızı riske atacağız.” O bunları anlatırken dışarda bir başka itfaiye erinin sohbetimiz esnasında bana söyledikleri aklıma geldi: “Her gün, görevimize başlarken önce itfaiyecinin yeminini tekrarlarız; şu şekildedir: ‘Allah’ım, tehlikedeki bir canlının yardımına yetişilebilmem için bana güç ver, özellikle küçük bir çocuğun ya da yaşlı birinin yardımına. Çok geç kalmayayım’”.

Hatay Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Departmanı’nın cesur insanları, kısıtlı imkanlarına rağmen her gün hem Geçici Koruma altındaki Suriyelilere, hem de yerel halka hizmet götürüyor. Şikayet etmeden, dinlenmeden, bahane üretmeden. Onların görevi insanlara ve topluma yardım etmek. Kendi toplumlarına. Milliyet, etnik köken, din ayırımı gözetmeden. Her gün hayat kurtarıyorlar; aynen her gün tekrarladıkları yeminleri gibi “…bana tehlikede olan bir canlının yardımına gidebilmem için güç ver…”