“
Benim, size ölümünü
hikâye
edeceğim
balığın öyle parıltılı,
yanar döner pulları
yoktur. Pulu da
yoktur ya zavallının.
Öykü
Sait Faik Abasıyanık
Dülger Balığının Ölümü
Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin
canlıyken pulları kadın elbiselerine,
kadın kulaklarına, kadın göğüslerine
takılmağa değer. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?...
Mümkün olsaydı da balolara canlı
balık sırtlarının yanar döner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar; balıkçılar
milyon, balıklar şan ü şeref kazanırdı.
Ne yazık ki soluverir ölür ölmez, öyle
ki, büzülmüş böceklere döner balık
sırtının pırıltıları. Benim, size ölümünü
hikâye edeceğim balığın öyle parıltılı,
yanar döner pulları yoktur. Pulu da
yoktur ya zavallının. Hafifçe, belirsiz
bir yeşil renkle esmerdir. Balıkların
en çirkinidir. Kocaman, dişsiz, ak ve
şeffaf naylondan bir ağzı vardır: Sudan
çıkar çıkmaz bir karış açılır. Açılır da
bir daha kapanmaz.
Vücudu kirlice, esmer renkte demiş
miydim?
Rum balıkçıların hrisopsaros -Hristos balığı- dedikleri bu balık, vaktiyle
korkunç bir deniz canavarı imiş. İsa
doğmadan evvel, Akdeniz’de dehşet
salmış. Bir Finikeli denize düşmeye
görsün! Devirdiği Kartacalı çektirmesinin, Beni İsrail balıkçı kayığının
sayısı sayılamamış. Keser, biçer;
doğrar, mahmuzlar; takar, yırtar;
kopararır atar; çeker, parçalarmış.
Akdeniz’in en gö