Yaşamı boyunca, siyaset uğruna
yazıdan vazgeçmeyi hiçbir zaman
düşünmemiştir. Onun bütün amacının,
“siyaset dünyasına, onu yüce ilkelere
ve hukukun üstünlüğüne yükselterek saygınlık kazandırmak” olduğu
söylenebilir. O hep yarınlara inanan
ve yarınları düşünen bir devrimci
olmuştur: “Ben daha çok bugünden
ziyade yarınla meşgulüm. Bu yarın
olağanüstü, yıkıcı ve onarıcı ve her zaman adil olacaktır. İdeal yarındır.”
Victor Hugo’ya
Sorumluluğu
Göre
Yazarın
Victor Hugo’ya göre yazarın, şairin,
sanatçının görevi sadece acı çeken,
sömürülen ve ezilen insanların sesi
olmaktır. Yazar her zaman zayıfların,
masumların, dışlanmışların, seslerini
duyuramayanların yanında olmalıdır.
Siyaset içinde kaybolmamalıdır; çünkü
o, iktidar değil görev adamıdır ve
insanlığın sözcüsüdür: “Ben elimden
geldiğince siyaset dünyasına ahlaksal
ve insansal sorunları sokmaya çalıştım.
Ben bütün ülkelerin ezilmiş insanları
için sesimi yükselttim.”
Hugo’ya göre, düşünürlerin de mücadele insanları olmaları gerekir; ama
mücadeleyi kardeşlik ve barış ilkeleri
için yapmalıdırlar: “Ben mücadeleden
vazgeçtiğimde yaşamım bitmiş demektir.”
Daha 30’lu yaşlarında Fransa’da bir
edebi ekolün, Romantiklerin önderi
konumuna gelen Victor Hugo, başarılı
bir yazar olduğunu kanıtlamıştır (18341848) ve şöhret peşinde koşar. Kendisine Legion d’Honneur nişanı verilir
(1837). Daha sonra zorlu bir mücadelenin ardından “Fransız Akademisi”
üyesi olur (1841). 1845’de ise dönemin
Fransa’sında önemli bir mevki olan
Yüksek Meclis’e üyedir artık.
Victor Hugo, ünlü yapıtı Sefiller’i bu
dönemde yazmaya başlar. Önce “Sefaletler” koymuştur kitabın adını.
1848’de araya Devrim girince, bırakır
çalışmayı. Milletvekili seçilir. Bu
dönemde rejimi tutuculukla suçlar. Daha sonra 2 Ekim 1851’de
Hugo’yu barikatlarda görürüz. İşçileri
ayaklandırmaya çalışır. Ve o günlerde, tiyatro oyuncusu ve aşığı Juliette
Drouet’nin sağladığı sahte bir pasaportla ülkeden kaçar. Louis-Napole