XXI Ekim 2014 | Page 29

GÜNCEL "rekonstrüksiyonun molozu", dorıs frohnapfel 27 XXI - EKİM 2014 "berlin’deki boşluklar", ına wudtke ellerinden zorla, apar topar alınan binalar, savaş sonrasının Doğu Almanya’sında sahipsiz kalmış ve ancak duvarın yıkılmasından sonra kısmen eski sahiplerine iade edilmişler. Duvar yıkıldığı sırada borç batağında olan Berlin belediyesi, yabancı yatırımcıları şehre çekebilmek için, çoğu yılların bakımsızlığından mustarip yapıların bulunduğu mahalleleri birer birer "tadilat alanı" ilan etmeye başlamış. Binalar "modernize" edilip emlak piyasasına kazandırılmak istenen objelere dönüşmüş. Yalnız modernize etmek, onarmaktan çok farklı sonuçlara varan bir eylem. Wudtke hikayesini aktarırken iki olgu arasındaki temel farkı şöyle özetliyor: Onarmak, bir binanın içinde yaşayanların konforunu artırmak için alınan önlemlerden oluşurken, modernize etmek, hukuki tanımıyla aynı binanın olası yatırımcıların ilgisini çekecek hale getirilecek şekilde elden geçmesi demek. Yani bir binayı modernize etmek, emlak objesi olarak değerini artırmaya odaklanıyor. Bu eylemin doğal sonucu, binada yaşayanların orada barınamaması, yeni kiralarla başa çıkamaması ve kentlerin çeperlerine taşınmak zorunda kalması oluyor, ki bu sadece Berlin’in gerçeği değil. Yine de bu tip değişimler, tarihiyle ön planda olan, karizmatik kentlerin maruz kaldığı bir durum. Günümüzde dünya nüfusunun %54’ünün şehirlerde yaşadığını hatırlarsak, kentlerdeki yaşam kalitesi her zamankinden daha önemli bir hal alıyor. Bu bağlamda Wudtke’nin filmi ve hikayesiyle sunduğu şehrin özelleştirilmesi gerçeği, kentlerin kalabalıklaşan nüfusuyla tezat oluşturuyor. Dış görünümleri korunan, iç mekanları "modernize" edilerek varlıklı yatırımcılar ve kiracılara teslim olan binalar, geliri daha düşük olan kesimi şehrin çeperine sürgün ediyor. Fakat emlak sektörü şehrin merkezini orta halliler için yaşanmaz hale getirdikten sonra doğal olarak kıyılara da ulaşıyor ve aynı yöntemleri uygulamaya devam ediyor. Surreal Estate sergisinin etkileyici yanı, bu gerçekliği uzak olmalarına karşın birbirine paralel hatlarda izleyen iki şehir üzerinden anlatması. Frohnapfel ve Wudtke’nin ortak söylemi, bugün kentlerin tarihini savaşların değil, emlak spekülasyonlarının sildiği. Ama her iki sanatçı da nostaljik bir açıdan bakmıyorlar Beyrut ve Berlin’e. Söylemlerine zemin hazırlamak için daha çok arkeolojik bir çalışma yapar gibi, kalıntıların, boşlukların yerini tespit ediyorlar. Bu noktada özellikle Frohnapfel’ın 2012-2013 tarihli Rubble of Reconstruction (Rekonstrüksiyonun Molozu) yerleştirmesi, arkeolojik kazıları çağrıştırıyor: Bir vitrinin içinde sergilenen 18 kırık seramik parçası, Frohnapfel tarafından Beyrut’ta yenilerini yapmak için yıkılan bina alanlarında toplanmış. Buluntuların yerlerini gösteren bir afiş, arkeoloji çağrışımını güçlendirerek tamamlıyor bu yerleştirmeyi. Diğer yandan Ina Wudtke’nin 2003 yılından kalma Gaps in Berlin (Berlin’deki Boşluklar) adlı fotoğraf serisi de kentin yakın tarihini irdeliyor. Sergi için seriden seçilmiş 50 adet renkli baskı, adres ve kısa birer açıklamayla Berlin’in II. Dünya Savaşı zamanında yok olmuş, değiştirilmiş ya da yerlerine başka binalar yapılmış Yahudi okullarını, hastanelerini, sinagoglarını, işyerlerini, mağazalarını belgeliyor. Önemli olan tabii ki sadece yok olan binalar değil, onlarla birlikte kaybolan insanlar, sürülen, öldürülen Berlinliler de. Bu paralellik en net biçimde hiçbir bina göstermeyen, boş alanları kadrajlamış fotoğraflarda hissediliyor. Öte yandan, Gaps in Berlin serisinde de arkeoloji çağrışımı uzak değil; bazı imgeler ve altlarındaki açıklamalar sanki çağdaş bir kentin ortasında duran ama görünmeyen kalıntıları keşfediyormuşuz hissini uyandırıyor. Bu bağlamda iki sanatçının işleri hem yöntem hem de içerik açısından uyumlu bir diyalog halinde. Her iki yaklaşım da şehirden kovulmaya, bunun kent dokusunda yarattığı toplumsal ve mimari boşluğa, dolayısıyla kent tarihinin kesintiye uğramasına odaklanıyor. Wudtke ve Frohnapfel Berlin ve Beyrut’u boşluklarında, yıkıntılarında tanımlıyorlar, ki bu birçok çağdaş kente getirilebilecek bir bakış. Surreal Estate, kişisel izlenimler, tecrübeler ve saptamaların doğal bir şekilde günümüz kentlerinin değişimine yönelik genel bir eleştiriye dönüşebildiği bir sergi olarak sanatın mimarlığa bakışının güzel bir örneği. Sergi bilgileri: Doris Frohnapfel, Ina Wudtke Surreal Estate 15/09 - 18/10/2014 Galerie b2_ Spinnereistrasse 7, Halle 20 04179 Leipzig www.galerie-b2.de Çarş.-Cuma 13:00-18:00 ya da randevuyla +4934135129365