GÜNCEL
"rekonstrüksiyonun molozu", dorıs frohnapfel
27 XXI - EKİM 2014
"berlin’deki boşluklar", ına wudtke
ellerinden zorla, apar topar alınan binalar,
savaş sonrasının Doğu Almanya’sında
sahipsiz kalmış ve ancak duvarın
yıkılmasından sonra kısmen eski
sahiplerine iade edilmişler. Duvar yıkıldığı
sırada borç batağında olan Berlin
belediyesi, yabancı yatırımcıları şehre
çekebilmek için, çoğu yılların
bakımsızlığından mustarip yapıların
bulunduğu mahalleleri birer birer "tadilat
alanı" ilan etmeye başlamış. Binalar
"modernize" edilip emlak piyasasına
kazandırılmak istenen objelere
dönüşmüş. Yalnız modernize etmek,
onarmaktan çok farklı sonuçlara varan bir
eylem. Wudtke hikayesini aktarırken iki
olgu arasındaki temel farkı şöyle
özetliyor: Onarmak, bir binanın içinde
yaşayanların konforunu artırmak için
alınan önlemlerden oluşurken,
modernize etmek, hukuki tanımıyla aynı
binanın olası yatırımcıların ilgisini
çekecek hale getirilecek şekilde elden
geçmesi demek. Yani bir binayı
modernize etmek, emlak objesi olarak
değerini artırmaya odaklanıyor. Bu
eylemin doğal sonucu, binada
yaşayanların orada barınamaması, yeni
kiralarla başa çıkamaması ve kentlerin
çeperlerine taşınmak zorunda kalması
oluyor, ki bu sadece Berlin’in gerçeği
değil. Yine de bu tip değişimler, tarihiyle
ön planda olan, karizmatik kentlerin
maruz kaldığı bir durum. Günümüzde
dünya nüfusunun %54’ünün şehirlerde
yaşadığını hatırlarsak, kentlerdeki yaşam
kalitesi her zamankinden daha önemli bir
hal alıyor. Bu bağlamda Wudtke’nin filmi
ve hikayesiyle sunduğu şehrin
özelleştirilmesi gerçeği, kentlerin
kalabalıklaşan nüfusuyla tezat
oluşturuyor. Dış görünümleri korunan, iç
mekanları "modernize" edilerek varlıklı
yatırımcılar ve kiracılara teslim olan
binalar, geliri daha düşük olan kesimi
şehrin çeperine sürgün ediyor. Fakat
emlak sektörü şehrin merkezini orta
halliler için yaşanmaz hale getirdikten
sonra doğal olarak kıyılara da ulaşıyor ve
aynı yöntemleri uygulamaya devam
ediyor.
Surreal Estate sergisinin etkileyici yanı, bu
gerçekliği uzak olmalarına karşın birbirine
paralel hatlarda izleyen iki şehir
üzerinden anlatması. Frohnapfel ve
Wudtke’nin ortak söylemi, bugün
kentlerin tarihini savaşların değil, emlak
spekülasyonlarının sildiği. Ama her iki
sanatçı da nostaljik bir açıdan
bakmıyorlar Beyrut ve Berlin’e.
Söylemlerine zemin hazırlamak için daha
çok arkeolojik bir çalışma yapar gibi,
kalıntıların, boşlukların yerini tespit
ediyorlar. Bu noktada özellikle
Frohnapfel’ın 2012-2013 tarihli Rubble of
Reconstruction (Rekonstrüksiyonun
Molozu) yerleştirmesi, arkeolojik kazıları
çağrıştırıyor: Bir vitrinin içinde sergilenen
18 kırık seramik parçası, Frohnapfel
tarafından Beyrut’ta yenilerini yapmak
için yıkılan bina alanlarında toplanmış.
Buluntuların yerlerini gösteren bir afiş,
arkeoloji çağrışımını güçlendirerek
tamamlıyor bu yerleştirmeyi. Diğer
yandan Ina Wudtke’nin 2003 yılından
kalma Gaps in Berlin (Berlin’deki
Boşluklar) adlı fotoğraf serisi de kentin
yakın tarihini irdeliyor. Sergi için seriden
seçilmiş 50 adet renkli baskı, adres ve
kısa birer açıklamayla Berlin’in II. Dünya
Savaşı zamanında yok olmuş,
değiştirilmiş ya da yerlerine başka binalar
yapılmış Yahudi okullarını, hastanelerini,
sinagoglarını, işyerlerini, mağazalarını
belgeliyor. Önemli olan tabii ki sadece
yok olan binalar değil, onlarla birlikte
kaybolan insanlar, sürülen, öldürülen
Berlinliler de. Bu paralellik en net biçimde
hiçbir bina göstermeyen, boş alanları
kadrajlamış fotoğraflarda hissediliyor.
Öte yandan, Gaps in Berlin serisinde de
arkeoloji çağrışımı uzak değil; bazı
imgeler ve altlarındaki açıklamalar sanki
çağdaş bir kentin ortasında duran ama
görünmeyen kalıntıları keşfediyormuşuz
hissini uyandırıyor. Bu bağlamda iki
sanatçının işleri hem yöntem hem de
içerik açısından uyumlu bir diyalog
halinde. Her iki yaklaşım da şehirden
kovulmaya, bunun kent dokusunda
yarattığı toplumsal ve mimari boşluğa,
dolayısıyla kent tarihinin kesintiye
uğramasına odaklanıyor. Wudtke ve
Frohnapfel Berlin ve Beyrut’u
boşluklarında, yıkıntılarında tanımlıyorlar,
ki bu birçok çağdaş kente getirilebilecek
bir bakış. Surreal Estate, kişisel
izlenimler, tecrübeler ve saptamaların
doğal bir şekilde günümüz kentlerinin
değişimine yönelik genel bir eleştiriye
dönüşebildiği bir sergi olarak sanatın
mimarlığa bakışının güzel bir örneği.
Sergi bilgileri:
Doris Frohnapfel, Ina Wudtke
Surreal Estate
15/09 - 18/10/2014
Galerie b2_
Spinnereistrasse 7, Halle 20
04179 Leipzig
www.galerie-b2.de
Çarş.-Cuma 13:00-18:00 ya da randevuyla
+4934135129365