TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 32
NEM
tamamladığını bilmeden kaldırım taşında oturuyor, geleni geçeni
merakla izliyordu. Bir araba yokuşun başından hızla gelmiş, yan
evin önünde durmuştu. İçinden mini eteğiyle Serpil Hanım iniyor,
kucağındaki çiçeklerin solmuş ya da kopmuş olmalarını hiç dert
edinmiyordu. Yokuşa dik olarak uzanan üst sokakta mahallenin
emektarı, kaybettiği babasını omuzlarına bindirmiş gidiyordu
evine. Ne çok uğraşmıştı oysa iyileşsin diye. Ölümü bilerek ve
istemeyerek karşılamak hayli fena olsa gerekti.
Arkasından gelen sesleri duydu bir anda. Kuşları kafeslerini
zorluyor, iftar saati gelmiş inançlı insanlar gibi sabırsızlıklarını
daha fazla gizlemek istemiyorlardı. Kafalarını iki demir arasından
geçirebilenler çıkacaklarına inanmış bir halde gövdelerini de dışa-
rıda olmaya zorluyordu. Eliyle kuşların şişmiş göğüslerini kafesin
içine itti. Sinirlenen güvercinler daha da hırslanarak demirleri zor-
lamaya çalıştılar. Kafesin önünde durdu. Bu birkaç beyaz güvercini
izlemek hayatının en sakin ve soluk aldıran alışkanlığıydı. Yaşlanana
kadar bunu yapacağını biliyor, kuşlarla bezediği hayatından tebes-
sümle bahsetmekten hiç usanmıyordu. Yaşlandığı zaman da bilin-
cini yitireceğini biliyor, kuşlarından şimdiden bunun için özür
diliyordu. Bazen bu özürün ardından bir kucaklaşma bile gelirdi.
Zor zamanlarında bir iki güvercinin yardımlaşarak önüne bir kap su
koyacaklarını, yuvaları için buldukları bir iki çöp tanesini ona geti-
receklerini hayal ederek mutlu oluyordu. Duyduğu en güzel şeyin
kanat çırpışlarının sesi olduğunu söylüyordu. Kuşların kafese geri
döndüklerinde önce yoklamayı tamamlamak için başına konuşla-
rından çok büyük bir zevk duyuyordu.
33