TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 29

NEM Bir eksiğini tamam edecek gibi değildi. Böyle olmayı ne çok isterdi. Keşke her şey, her şey olmasa da bazı şeyler, bardağa su doldurmak kadar kolay olsaydı. Suyu bir dikişte içmek kadar. Eve giderken bakkaldan ekmek almak, istasyonda vakitlice sigarayı söndürmek kadar sıradan olsaydı bazı şeyler. Ah, ya çoğu şeyler böyle olsaydı? Ne çıkardı? Bir eksiğini tamam edecek gibi değil; hiç tamam olmayacak bir şeyi arar gibi bakındı. İlk dondurmasını da böyle mi istemişti abla- sından? Paramız yoktu alamadık. İlk dondurma hiç erimedi mide- de. Bir yürek atımı nasıl erir biliyordu ama avuçta. Ne güzeldi bunu bilmek. Ne iyiydi sıcacıktan bir eli ağaca çıkarken tutmak. Şimdi neredeydi? Gittikçe azalan hislerinin yitimini mi bekleyecekti? Ya umduğu gibi olmazsa? Ellerine baktı. Artık üşümeyin olur mu? Güçlük çıkarmayın bana. Isınacak başka bir durak bulamayabili- rim. Yeni bir yola nasıl başlanır bilmeden yürüyordu. Çoktan başla- mış olma ihtimali de vardı elbet. Yine de nasıl benimsenir bunca- zamandansonrayenibirkucak? En iyisi yürümeye devam etmekti. Öyle olmasını umuyordu. Çokça düşünerek. Fakat hiç bilmeden. “Çok, çok uzun yollar yürüdüm. Hep öncesini düşünerek. Sonunu bilmeden. Görenler öylesine katettiğimi düşünecekler onca zamanı. Öylesine olmak için mi çıktım yola?” 30