TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 28

NEM rını yırtık kol yenlerine silen. Açık elbiseli anneler. Arsalarda olgunlaşan elmalar. Kavgalarda dövüşen kaba ağızlar. Beyaz yaka- lılar da vardı. Dişliler de. Gençler, ölüler. Toz dumandı her yan sanki. Fakat bir yandan göz alabildiğine aydınlık. Bahar doğuran kadınlar gibi aydınlık yollardan geçtim, evet. Kenarlarında kırmızı güller açmıştı. Hiç eğreti durmuyorlardı. Baba evine, el öpmeye gelmiş gibiydi yollar. Bisikletinin sepetinde rüzgarlar var gibiydi. Bir dizini toprağa süren adamlar gibi. Yüksek ökçeli, iki parmağı heybetin ritminde. Yollar.. Öyle ya; yollar. Bin türlüsünü geçtim de yalnız hissetmekle kaldım sanki. Yalnızca yürüdüğümü ve bir şey- leri geride bıraktığımı bildim. Ne dokundum ne de gördüm. Belki kokusunu duymuşumdur. Genzime bir şeyler, genzime çok şeyler kaçmıştır. Ben kaçmaya çalışmışımdır. Olmamıştır. Öksürmeye, öksürmeye başlamışımdır. Tıksırmış, aksırmışımdır. Belim bükül- müş, kendimi tanımadığım bir köşede bulmuşumdur. Bir İki Üç Dört Köşeyi dön. “Dört adımda tükettiği kaldırımdan köşeye döndü. Sağında...” Sağda duvar. “Sağında boyası aşınmış gri duvar. Solunda...” Solda köpek. “Solunda esnerken gerdiği bacaklarının üzerine başını yaslayan sarısı kirlenmiş yaşlı bir köpek.” Alacaklı gibi bakındı çevresine. şehre. 29