TUEMsanat Basım Yayım Dilan Özdemir - Nem | Page 17

NEM olarak açamadığı gözleriyle küçük bir kız çocuğu edasıyla oturdu- ğu vakit, iyi oldum. Peki şimdi nerede defter? Şimdi neden karşımdaki sandalye birkaç adım geriye gitmiyor ve neden ağırlığı sandalyede şekillen- memiş, neden o kurşun kalem şuan masanın üzerinde? İçimde koşup duran ve devamlı önündeki engellere takılıp düşen atlar mı sebep oldu buna? İçimdeki Poseidon, sen mi devirdin tüm yaralı okyanuslarını onun üzerine, sen mi kaçırdın onu? Ya sen sol elim, hani pek severdin onu, niçin tutamadın? Ama gözlerim de görme- miştir herhalde kapının hiç de acele etmeden kapanışını, kulaklarım duymamıştır “Gitmem gerekiyormuş demek ki.” deyişini. Suçlanacak bir şey varsa o da yaradılışımdır. Fakat yine de bir git- mek bu kadar basit nedenlere dökülmemeli defter. Hangi insanoğlu bunu hak eder? Beni tam on ikiden vurdu. Beni olması gerekenin olacağı inancımdan vurdu. Meğer ben olması gerekenin olacağına gerçekten inandığım için değil, kendimi kandırmak için inanıyor- muşum defter. Oysa her şey onun için hazırlanmış gibiydi. Ben o gün o saatte o sokaktan geçtiys em... O da aynı anda oradan geçecek diyeydi. Kapımın kilidi evime geldiği gün bozuktu. Niye? Ben açarken zorlanayım da o halime gülsün diye. Bu masanın kırık ayağı da o, sabahları buna sinirlensin diyedir. “Aman” diyorsun şimdi defter, duyuyorum. “Aman be adam sen de! Sevmemiş ki.” Sevsin ister miydim diye soruyorum şimdi kendime. Ara sıra aklını meşgul etmeyi ister miydim? Telefonuna 18