ÖYKÜ
Maskeliler ve Kasımpatı
Remad’da onuncu yılım. Sert kayalıkların, kükürt
gökyüzünün yuttuğu ve dokuz tane Sessizlik Kulesi’yle
çevrili bu şehirde güvenli olan tek yerde, Kırmızı
Pelerinliler’den kaçtıktan sonra saklandığım kuytuda,
Sarı Mağara’dayım. Tehditkar kayalıkların en tepesindeki
bir oyuğa gizlenmiş bu mağarada günlerimi geçirirken
Remad’dan kaçmaya çalışan sayısız kişi gördüm. Bugüne
kadar sadece biri dışında hepsi Kırmızı Pelerinliler
tarafından yakalandı, işaretlendi ve Sessizlik Kuleleri’nden
birine kapatıldı. Yerden metrelerce yüksekte, üstü açık
bu kuleler zindanlardan farklı. Akbabalar ve Pelerinliler
arasında yapılan anlaşma yıllarca yüzlerce kişinin bu
kulelerde ebedi sessizliğe mahkum edilmesiyle yürüyor.
Çukurlardan oluşan kulelerin tam ortasına kaçanlar
zincirleniyor, başlarda ızdıraptan acı acı haykırsalar da
zamanla acıya dayanamıyor ve tamamiyle akbabaların
ziyafetine dönüşüyorlar. Bu hikaye Sessizlik Kuleleri’ne
mahkum olmayan arkadaşımın hikayesi.
Remad’daki ilk yıllarımda can dostum Relt’ti. Çelimsiz ve
tıfıl görünüşünün ardında yüz yıllık hayatımda tanıdığım
en güçlü kişilik yatıyordu. Uzaktan her ne kadar dayanıksız
ve aylak görünse de Relt’in kehribar gözlerinin her bir
haresinde dur durak bilmeyen öfke ve ihtiras kazanları
kaynıyordu. Seansların yapıldığı Heykel Meydanı’nın ve
Sessizlik Kuleleri’nin tam arasındaki binadaki camları
kırık, sıvası dökük ve daima yanıp sönen lambasıyla kaldığı
oda Relt’in buruk ve melankolik, tıpkı kafese kıstırılmış
bir tarla kuşu gibi çırpınan mentalitesinin yansımasıydı.
Kırmızı Pelerinli’lerden kaçmadan önceki zamanlarımda
Relt’in yan odasında kalırken her gece bıkmadan sitrin
ve topaz taşlarını önüne alıp “Beni sar, beni koru, beni
sakla.” diye fısılayışlarını dinledim. Dün, Relt’in her gece
yaptığı bu ritüeline anlam verebildiğim gün oldu.
Kükürt gökyüzünün en solgun tonlarını aldığı saatlerde
Relt tüm umutlarını bağladığı planını uygulamaya başladı.
Heykel Meydanı’nın Doğu kapısından çıkan Relt yukarıya
doğru yürüdü ve Efsunlu Nehir’e ulaştı. Kayalıklardan
akan kar sularıyla beslenen bu kristal nehrin sonunda
yetişen sarı kasımpatılar Relt’in ya kurtuluş bileti, ya da
ölüm fermanı olacaktı. Sarı kasımpatıları özel kılan şey
renkleri ve taşıdıkları enerji. Kırmızı Pelerinliler sarı ve
tonlarına tamamen kör olduklarından bu özel çiçekleri
ele geçirebilenlerin kurtuluşu mümkün oluyor. Sarı
kasımpatılara ölüm fermanı olma potansiyelini yükleyen
şey ise aldatıcı hassasiyetleri. Eğer sarı kasımpatılardan
medet uman kişi hayatının ilk doksan yılında Remad’da
tutsak olmaya sebep olacak bir şey yapmadıysa ve
kurtuluşu tüm kalbiyle istiyor ve hakediyorsa bu çiçekler
kişinin dostu olmaya can atar, koparıldıkları andan
itibaren bu kişinin avucunda aniden büyür ve görünmez
birer kalkan haline gelirler. Ama eğer tam tersi geçerliyse
bu çiçekler azılı birer ispiyoncu olmaya hazırdırlar.
Bozararak aniden kırmızı renk alır ve koparan kişinin
yerini Kırmızı Pelerinliler’e anında belli eder.
THE CLAPPER 2018 - 2019
17