THE CLAPPER 2018-2019 | Page 17

ÖYKÜ Maskeliler ve Kasımpatı Remad’da onuncu yılım. Sert kayalıkların, kükürt gökyüzünün yuttuğu ve dokuz tane Sessizlik Kulesi’yle çevrili bu şehirde güvenli olan tek yerde, Kırmızı Pelerinliler’den kaçtıktan sonra saklandığım kuytuda, Sarı Mağara’dayım. Tehditkar kayalıkların en tepesindeki bir oyuğa gizlenmiş bu mağarada günlerimi geçirirken Remad’dan kaçmaya çalışan sayısız kişi gördüm. Bugüne kadar sadece biri dışında hepsi Kırmızı Pelerinliler tarafından yakalandı, işaretlendi ve Sessizlik Kuleleri’nden birine kapatıldı. Yerden metrelerce yüksekte, üstü açık bu kuleler zindanlardan farklı. Akbabalar ve Pelerinliler arasında yapılan anlaşma yıllarca yüzlerce kişinin bu kulelerde ebedi sessizliğe mahkum edilmesiyle yürüyor. Çukurlardan oluşan kulelerin tam ortasına kaçanlar zincirleniyor, başlarda ızdıraptan acı acı haykırsalar da zamanla acıya dayanamıyor ve tamamiyle akbabaların ziyafetine dönüşüyorlar. Bu hikaye Sessizlik Kuleleri’ne mahkum olmayan arkadaşımın hikayesi. Remad’daki ilk yıllarımda can dostum Relt’ti. Çelimsiz ve tıfıl görünüşünün ardında yüz yıllık hayatımda tanıdığım en güçlü kişilik yatıyordu. Uzaktan her ne kadar dayanıksız ve aylak görünse de Relt’in kehribar gözlerinin her bir haresinde dur durak bilmeyen öfke ve ihtiras kazanları kaynıyordu. Seansların yapıldığı Heykel Meydanı’nın ve Sessizlik Kuleleri’nin tam arasındaki binadaki camları kırık, sıvası dökük ve daima yanıp sönen lambasıyla kaldığı oda Relt’in buruk ve melankolik, tıpkı kafese kıstırılmış bir tarla kuşu gibi çırpınan mentalitesinin yansımasıydı. Kırmızı Pelerinli’lerden kaçmadan önceki zamanlarımda Relt’in yan odasında kalırken her gece bıkmadan sitrin ve topaz taşlarını önüne alıp “Beni sar, beni koru, beni sakla.” diye fısılayışlarını dinledim. Dün, Relt’in her gece yaptığı bu ritüeline anlam verebildiğim gün oldu. Kükürt gökyüzünün en solgun tonlarını aldığı saatlerde Relt tüm umutlarını bağladığı planını uygulamaya başladı. Heykel Meydanı’nın Doğu kapısından çıkan Relt yukarıya doğru yürüdü ve Efsunlu Nehir’e ulaştı. Kayalıklardan akan kar sularıyla beslenen bu kristal nehrin sonunda yetişen sarı kasımpatılar Relt’in ya kurtuluş bileti, ya da ölüm fermanı olacaktı. Sarı kasımpatıları özel kılan şey renkleri ve taşıdıkları enerji. Kırmızı Pelerinliler sarı ve tonlarına tamamen kör olduklarından bu özel çiçekleri ele geçirebilenlerin kurtuluşu mümkün oluyor. Sarı kasımpatılara ölüm fermanı olma potansiyelini yükleyen şey ise aldatıcı hassasiyetleri. Eğer sarı kasımpatılardan medet uman kişi hayatının ilk doksan yılında Remad’da tutsak olmaya sebep olacak bir şey yapmadıysa ve kurtuluşu tüm kalbiyle istiyor ve hakediyorsa bu çiçekler kişinin dostu olmaya can atar, koparıldıkları andan itibaren bu kişinin avucunda aniden büyür ve görünmez birer kalkan haline gelirler. Ama eğer tam tersi geçerliyse bu çiçekler azılı birer ispiyoncu olmaya hazırdırlar. Bozararak aniden kırmızı renk alır ve koparan kişinin yerini Kırmızı Pelerinliler’e anında belli eder. THE CLAPPER 2018 - 2019 17