THE 100 | Eve Dönüş | Page 17

EVE DÖNÜŞ na duruyordu. Tehlikeden habersiz, eve dönmenin bir yolunu arıyormuşçasına gökyüzüne boş boş bakıyordu. Dört bir yanda parçalanmış cesetler vardı. Dudaklarında hâlâ yürek burkan veda sözlerinin hayaletini taşıyan, görmek için her şeylerini feda ettikleri mavi gökyüzünü bir an bile görememiş insanlar. Burada yalnızlığa terk edileceklerine keşke geride kalıp son nefeslerini aileleri ve arkadaşlarıyla birlikte verselerdi. Hâlâ dengesini bulmakta zorlanan Glass, düşe kalka yerde yatanlara yaklaşırken o cansız yüzlerin hiçbirinde Luke’un güçlü çenesini, dar burnunu ve kıvırcık sarı saçlarını görmemek için tüm gücüyle dua ediyordu. İlk kişiye bakınca buruk bir sevinçle oh çekti. Luke değildi. Eşit derecede korku ve umutla bir sonraki cesede geçti. Ardından bir sonrakine. Nefesini tutarak, insanları yana çeviriyor veya üzerlerindeki ağır enkaz parçalarını itiyordu. Hırpalanmış, kanlar içindeki her yabancı karşısında rahat bir nefes alan Glass, Luke’un hâlâ hayatta olabileceğine inanmak istiyordu. “İyi misin?” Glass irkilerek başını sesin geldiği yöne çeviriverdi. Sol gözünün üzerinden yaralanmış bir adam, merakla Glass’a bakıyordu. “Evet, iyiyim,” dedi istemsizce. “Emin misin? Şok insan vücuduna tuhaf şeyler yapabilir.” “Ben iyiyim. Yalnızca şeyi arıyorum...” Sesi kesildi, göğsündeki panik ve umudu sözcüklere dökemedi. Adam başını salladı. “İyi. Bölgeyi çoktan kontrol ettim ama 17