Test Drive | Page 2

Birinci Bölüm İstanbul, 2012 Kendini salondaki geniş koltuğa bıraktığında nefes almakta güçlük çektiğini hissetti genç kadın. Başını kırlentlerden birine dayayıp gözlerini tavana dikti. Ne yapması gerektiğine karar veremiyordu, tam olarak ne hissettiğini bile bilmiyordu. Üstelik ne hissetmeliydi ondan da emin olamıyordu. Hangi duyguyu konuk etmeliydi yüreğine? Benliğini kaplamış tüm panik ve korkuya rağmen derinlerinde inceden inceye ışıldayan coşku ve sevince ne anlam vermeliydi? Geceyle gündüzün, akla karanın, karanlıkla aydınlığın yaman çelişkisi gibi içine kök salmış bu karmaşayı nasıl adlandırmalıydı? Tamamlayamayacağını bildiği bir noksanın üzerine, neresinden tutarsa tutsun elinde kalacağını bilerek, nasıl umutlu planlar yapardı? Bakışları tavandaki belirsiz karartıdaydı. Öyle ne kadar durduğunun da ne ara uyuyakaldığının da farkında değildi Selma, ta ki suratında gezinen dokunuşları hissedene dek. O dokunuşu nerede, ne halde olursa olsun tanırdı genç kadın. Gözlerini zorlukla aralayıp karşısındaki adamın koyu kahve gözlerine baktı. Yüzüne engel olamadığı bir gülümseme yayıldı. İçinin tüm karmaşasına inat yüreği kendi bildiğini okuyordu yine. Tüm keşmekeşinin sebebi değil miydi zaten o yürek? Karşısındaki bu adam en büyük zaafı değil miydi? Adamın dokunuşuyla dağılıp içine kök salan endişeyi anımsayınca gittiği yerden geri döndü. Kendini hemen toplayıp “Bu gece gelmeni beklemiyordum,” deyiverdi. Kadının gözlerini açar açmaz yüzüne yayılan gülümsemesi yavaş yavaş silinip sesi kulaklarına dolduğunda, idrak ettiği kelimeler adamın da neşesini silip süpürdü. Gözlerinin gölgelendiği o kısacık anın hemen ardından hayal kırıklığını maskelemeyi başardı. “Senin için endişelendim,” derken sesi tek bir şüpheye yer bırakmayacak kadar samimiydi. Adamın bu samimiyeti kadının hissettiği karmaşayı körükledi adeta.