Test Drive | Page 2

GİRİŞ Bir yıl sonra Bostancı Sahili… O sıralarda, sahildeki bankta tek başına oturan genç kızın burçak tarlalarını andıran sarı, upuzun saçları ona inat rüzgârda ahenkle savruluyordu. Yoldan gelip geçen kimseyi görmüyordu kaygıyla koyulmuş güzelim gözleri, boşluğa bakar gibi donuk bakıyordu denize. Zaman gece vaktini hayli geçtiğinden, oturduğu bankı sadece elektrik direğinden sızan ince, titrek, cansız bir ışık aydınlatıyordu. Sise yüz tutmuş karanlıkta, aldığı nefesler içini yakıyor, verdiği soluğu buhar olup geceye karışıyordu. Önünden geçen herkes ona acıyan gözlerle garipçe bakıp, kimileri de üzülüp kafasını sallayarak geçip gidiyordu. Baharı kıskandıran mavi gözleri solmuştu; içinden kan damlası gibi sızarak akan her kederli yaş kızarmış yanaklarını yıkıyor, birinin ardından diğeri süzülüyordu. Gözkapakları her rehavetle titreşmesinde, upuzun kıvırcık kirpiklerinden yanağına titreşerek dokunuyordu. Hıçkırıklarla durmak bilmeden sarsılan narin omuzları, her hıçkırıkta daha bir güçlü inip kalkıyordu. Gözyaşlarını titreyen elinin tersiyle sildi buz gibi olmuş yanaklarından... Gözleri sonsuz maviliklerin karanlığına bakıyor… bakıyor lâkin görmüyordu. Ona her zaman sakinleştirici etkisi veren, ferah, serin, kokusuna karışmış o çok sevdiği dalga seslerini bile duymuyordu sağırlaşmış kulakları. Nasıl duysun ki? Kulaklarında hâlâ tek bir ses, üç cümleye sığdırılmış tek kelime çınlayıp duruyordu: “Ben ayrılmak istiyorum!”