anda yanımda birinin boğazını temizlediğini duydum. Yerim den
sıçrayacak gibi oldum, bu arada Cookie’nin yüreğini ağ zına
getirdim, sonra döndüm ve Reyes’m kadının masasının yanındaki
duvara yaslandığını gördüm. Lanet olsun, bu herif çok tatlıydı.
Yakışıklı yüzünde kuşkulu bir ifadeyle, “Kuşdili mi?” di ye
sordu.
Notu elinden kapıp ona kötü kötü baktım. “Cookie başka
yabancı dil bilmiyor.”
“Beni kuşdiliyle alt etmeyi umuyordun, ha?”
Nota bakınca irkildim. Bu kesinlikle aklıma gelen en iyi fikir
değildi. Reyes’a döndüm. “Ne olmuş? Cookie’nin omur gasını da
mı kesecektin?”
Cookie yüksek
sesle
iç
çekince
burnumu
sıvazladım.
Cookie’nin bunu duymasına gerek yoktu -özellikle de bagajındaki
ölüden sonra.
Reyes bir anda şeklini kaybedip önümde tekrar cisimlen di;
yüzünde açık bir öfke vardı. “Ne yapmam gerek, Hollan dalI?”
“Seni aramaktan vazgeçmem için mi?” Cevap bekleme dim.
“insan bedenin ö lürse ne olacağını bilmiyorsun, Reyes.
Vazgeçmeyeceğim.”
lleyes’m kusursuz görüntüsünün altındaki hüznü hissede biliyordum. Eğildi, ama bir şey yapamadan duraksadı, göğ sünü
tuttu ve bana şaşkınlıkla baktı.
“Ne?” diye sordum, ama Reyes çenesini sımsıkı kap attı,
bedeni taş gibi kaskatı kesildi; sanki bir şeyi bekliyordu. Sonra
Reyes’m görüntüsü değişti. Yüzünde, göğsünde derin ke sikler
belirdi, lime lime gömleği bir anda kanla lekelendi. Üs telik
Reyes, ne olduğunu bilemediğim koyu renk
sırılsıklamdı. Homurdandı ve iki büklüm oldu.
bir
sıvıyla
“Reyes” diye haykırarak üzerine atıldım. Göz göze geldiğimizde Reyes ortadan kayboldu. Bir anda yok oldu. Çığlık at -