Test Drive | Page 80

Ağzı benimkine doğru inerken, yaşam enerjisi vücudumu karıncalandırırken ve ateşi beni etkisi altına alırken birdenbire yok oldu. Ekim sonunun serinliği yüzüme çarptı. Buz gibi havayı içime çeker çekmez kendime geldim. Pari’ye o saldırmıştı. Masum bir adamı, yani Garrett’ı tehdit etmesi gerçeği de beni aynı derecede şoka uğratmış tı. Garrett’m kollarına düştüğümü fark ettim. O beni me raklı izleyicilerden uzaklaştırırken, ne olur ne olmaz diye Garrett’a tutundum. “Bu bayağı ilginçti.” Reyes Farrow’un niyetini çözmeye çalışırken, “Eminim öyledir” dedim. Adını bildiğim için kızgın mıyd ı? Gerçek adını? Adını bilmemin ne önemi olabilirdi ki? Tabii... bana bir tür üstünlük sağlıyorsa, iş değişebilirdi. Belki adını bir şekilde ona karşı kullanabilirdim. Garrett, “Anladığım kadarıyla onu aramamı istemiyor” dedi. “Bu tabir hafif kalır.” Babamın barının -Calamity’nin Yerininetrafından do laşıp yaşadığım apartmanın önüne geldik, ikinci kattaki da ireme vardığımızda bacaklarıma güvenemediğim için hâlâ Garrett’m koluna tutunuyordum. Ben anahtarlarımı cebimden çıkarırken Garrett bekledi. Birden ciddileşen bir sesle, “Onun fotoğrafını gördüm” dedi. Anahtarı deliğe sokup çevirdim. Reyes’tan bahsettiğimizi zannedip, “Sabıkasındaki fotoğrafı mı?” diye sordum. “Evet. Başka birkaç fotoğrafım daha gördüm.” Garrett onu aradığına göre, bu mantıklıydı, “içeri gelecek misin? Çabucak üzerimi değiştirmeliyim.” Garrett arkamdan içeri girdi, kapıyı kapattı ve “Bak, anlıyorum” dedi. “Öyle mi? Eh, Tanrı’ya şükür birileri anlıyor.” Omurgasının kesilmesini arzulamadığım için şu anda onunla Reyes’tan