Test Drive | Page 63

“Mahzene indik; ruh çağırıyor, ilahiler söylüyor, öbür dün yadaki ruhlara sesleniyorduk ki, bir şey hissettim. Bir şeyin varlığını.” “Ölülerin mi?” “Hayır.” Pari başını iki yana salladı. “En azınd an, ben öyle sanıyorum. Onlar soğuk olur. Bu varlıksa, öylece ortalık taydı. Bir köpek gibi bana sürtündüğünü hissettim.” Bir eliy le diğer kolunu tuttu, bedeni hafif titreyişlerle sarsıldı. “Ta bii, ben bir şey söyleyene kadar kimse onu hissetmedi.” Başını kaldırıp gözlerinde bir uyarı ifadesiyle bana baktı. “Ka ranlık bir mahzende ruh çağıran on dört yaşındaki birkaç kıza sakın bir şeyin sana sürtündüğünü söyleme. Kendi güvenliğin için.” Alçak sesle güldüm. “Söylemem, söz veriyorum. Ne oldu?” “Yerlerinden fırladılar, çığlıklar atarak merdivenlere koştular. Beni korkuttukları için kaçtım.” “Tabii ki.” “Tek istediğim, mahzendeki o şeyden kaçmaktı, o yüzden, intihar eğilimime rağmen yaşamak için bir sebebim varmış gibi koştum.” Pari, gotik henüz moda değilken bile gotikti. Şimdi olduğu gibi. “Merdivenlerin tepesine çıktığımda kurtulduğumu san dım. Derin, gırtlaktan gelen bir homurtu duydum. Neye uğ radığımı anlayamadan merdivenlerden düştüm, bileğimi burktum. Merdivenleri deli gibi tırmanıp arkama bakma dan mahzenden çıktım. Düşmediğimi fark etmem biraz vak timi aldı. Biri bacaklarımı çekip beni düşürmüş, sürüklemiş ti.” Pari pantolonunun paçasını kaldırdı, dizlerine dek uzanan çizmelerinin fermuvarını açıp bana bacağındaki yara izi ni gösterdi. Bu, pençe izine benziyordu. “Hayatımda hiç o kadar korkmamıştım.” “Aman Tanrım, Pari. Sonra ne oldu?”