Ama olay yüzünden, on yıldan uzun bir süre sonra Reyes’m son
on yılını, o
adamı öldürdüğü için hapiste
geçirdiğini öğ-
rendiğimde çok da şaşırmamıştım.
Bu,
yakın
zamanda
Reyes
hakkında
öğrendiğim
birkaç
gerçekten sadece biriydi; diğeri de Reyes’m beni takip eden,
doğduğum günden beri bana göz kulak olan Büyük Şeytan’m ta
kendisi olduğuydu. O, hayatımı tekrar tekrar kurtaran şeydi.
Beni gölgelerin içinden inceleyen, kendisi de gölgeden ibaret
olan, beni uzaktan koruyan şey. Çocukken en çok korktuğum şey.
Çocukken korktuğum tek şey.
Çocukluğumdaki dumansı varlığın et ve kandan yaratılmış bir
erkek olduğunu öğrenmek, aklımı başımdan almıştı. Ama Reyes
bedeninden ayrılıp cisimsiz bir varlık olarak zaman ve uzayda
yolculuk edebiliyor, bir salise içinde şeklini kaybedebiliyordu.
Göz açıp kapayıncaya dek kılıcını çekip bir adamın omurgasını
dağıtabiliyordu. Koyu renk kirpiklerinin altından attığı tek bir
bakışla kutuplardaki buzdağlarım eritebiliyordu.
Tüm bunların yanı sıra öğrendiğim her gerçek, yanında başka
sorular getirmişti. Daha bir hafta önce Reyes ’m doğaüstü
yeteneklerinin nereden kaynaklandığım öğrenmiştim. Parmak
uçlarını kolumda dolaştırdığında, ağzı tenimi ateşe verdiğinde,
içime gömülüp orgazm dalgasının geçmişinin kilidini açmasına,
perdeleri
geriye
çekip
her
şeyi
ortaya
sermesine
sebep
olduğunda, onun dünyasını görmüştüm. Babası -gerçek babası,
yaratılmış olan en güzel melek— cennetin odalarından atılmadan
önce, evrenin doğuşunu kendi gözlerimle izlemiştim. Lucifer
büyük ordusuyla mücadele etmişti ve Reyes bu büyük karmaşa
günlerinde doğmuştu. Bir süpernovanın ısısından yaratılan
Reyes, kısa zamanda yükselip saygı gören bir lider olmuştu.
Babasının sağ kolu olmuş ve milyonlarca askeri yönetmişti;
hırsızların arasında bir generaldi, babasından daha güçlü ve
güzeldi, cehennemin kapıları