Test Drive | Page 33

haftı. Adam, Cookie’nin bagajmdayken aklı başında görünmüştü. Saçımdaki kremi durulamak için istemeye istemeye geriye uzandım; gözlerimi zorla açık tutarak adamın beni izle yişini izledim. Hiç olmazsa, beni izlediğini düşünüyordum. “Daha kahvaltıda çılgınca başlayan ve yokuş aşağı giden bir gün yaşadın mı hiç?” Deli olan ve belli ki pek konuşkan olmayan adam, cevap vermedi. Adamın ne zaman öldüğünü merak ettim. Belki o kadar uzun zamandır dünyada avare avare dolaşıyordu ki, aklını kaybetmişti. Bir keresinde böyle bir film izlemiştim. Tabii adam öldüğünde gerçekten evsizse, akıl hastalığı haya tında büyük bir rol oynamış olabilirdi. Ben suyu kapatırken adam yukarı baktı. Ben de yukarı baktım. Çoğunlukla, o baktığı için. “Ne oldu, koca adam?” Tekrar ona baktığımda, ortadan kaybolmuştu. Ölülerin sıklıkla yaptığı gibi aniden gitmişti. Bir veda bile etmeden. “Öbür tarafta görüşürüz” demeden. Gidivermişti. “Saldır ba kalım, oğlum.” Öyle kalacağını umuyordum. Kahrolası ölüler. Havluyu almak için uzandığımda, kolumdan kızıl damlalar süzüldüğünü fark ettim. Yukarı baktığımda tavanımda yarası hâlâ kanayan birinin kan lekesi gibi yayılmakta olan koyu kırmızı bir daire gördüm. Ben daha “Ne oluyor b..” de me fırsatı bulamadan, biri tavandan düştü, iri ve ağır biri. Adam resmen üzerime düştü. ikimiz birlikte, gövde, kol ve bacak yığını halinde yere düştük. Maalesef salt çelikten yapılma birinin altında yere mıhlanmıştım, ama bir şeyi hemen fark ettim. Adamın imzası gibi olan, gelişini müjdeleyen sıcaklığını hissettim. Evren deki en güçlü varlıklardan biri olan Reyes Farrow’un altından debelenerek çıktım ve tepeden tırnağa kanla kaplı olduğumu fark ettim. Onun kanıyla. “Reyes” diye seslendim korkuyla. Reyes baygındı, üzerin