dü? Şimdiden gitmiş miydi? Bunu düşünmek bile göğsüme ezici
bir ağırlığın çökmesine yol açtı. Arabayı hapishanenin ana
kapısının önüne çekerken sakinleşmek için derin derin nefes alıp
verdim.
“Gazetedeki hikâyeye göre Janelle York’un bir kız kardeşi
varmış, ama kadın şimdi California’daymış” dedi Cookie.
“Eh, orası arabayla gitmek için biraz uzak.” Kapıdaki nö betçiye, “Neil Gossett’ı görmeye geldik” dedim.
Adam elindeki dosya altlığını kontrol ederken asker gibi hazır
olda durdu. “Randevunuz var mı?”
“Tabii ki var.” Yüzüme flörtçü bir tebessüm yapıştırdım. “Adım
Charlotte Davidson, bu da Cookie Kowalski.”
Adamın dudağının kenarlarında bir sırıtış belirir gibi oldu.
Bezgin olamayacak kadar genç, tecrübesiz olamayacak kadar
yaşlıydı. Benim kitabımda, bu şahane bir yaştı. “Yalnızca sizin
adınız var, Bayan Davidson. Ofisi arayayım” dedi.
Deneyimlerime göre kapıları açmakta Kalaşnikov’dan bile
etkili olan tebessümümün şiddetini artırdım. Adam yüzündeki
asık
suratlı
ifadeyi
korumaya
çalıştı,
ama
dönüp
nöbetçi
kulübesine gitmeden önce gözleriyle bana gülümsedi.
Cook, “Janelle’in kardeşi belki cenazeye gelmiştir” diye ekledi.
“Cenaze evini arayıp iletişim bilgilerini almaya çalışacağım.”
O telefon numarasını bulmak için bilgisayara bir şey ler
yazarken nöbetçi tekrar yanımıza geldi; ağzının sert çizgile rinde
hâlâ tebessümünün izleri vardı. “Tamamdır. Yolu takip ederseniz”
diyerek sağı işaret etti, “sizi onun çalıştığı binaya götürecektir.”
“Teşekkürler.”
On dakika sonra, kendimi yine kapalı cezaevinde buldum. En
azından Neil Gossett’m kapalı cezaevindeki ofisinde. Coo kie,
araştırma yapmak ve birilerine telefon etmek için odanın dışında
kaldı. Çok çalışkandı. Neil’m geldiğini duydum.