Kahretsin, işin işkenceye varacağını biliyordum. Dişleri mi
sıkmamaya, gözlerimin istemdışı bir hareketle bir milim bile
açılmasına izin vermemeye çalıştım, ama bunlar yine de oldu.
Adam beni faka bastırmıştı. Endişeli olduğumu biliyor du. Ama iş
oraya varırsa, kullanabileceğim birkaç numara vardı. Ne olursa
olsun asla pes etmeyecektim.
Adama baktım ve havadan sudan konuşur gibi, “Bay Chao
kıçımı yesin” dedim.
Bay Chao’nun yüzü sanki taş kesilmişti. Adamın bana iş kence
etmekten zevk alacağı hissine kapıldım, isterseniz ba na duygusal
diyebilirsiniz, ama insanları mutlu etmek hoşu ma gidiyordu.
“Sizi kızdırdım” dedi Smith.
“Hayır, hiç kızdırmadınız. En azından şimdilik.” Reyes’ı,
onun her tehlikede oluşumda geldiğini düşündüm, ama bu se fer
gelecek miydi? Sonuçta bana kızgındı. “Size verebileceğim bir
söz varsa, o da kızdığımda bunu fark edeceğinizdir.” Ada ma bir
an baktım, sonra, ‘Yalan mı söylüyorum?” diye sordum.
Smith uzun uzun bana baktıktan sonra ellerini teslim ol muş
gibi kaldırdı. “Size söyledim, Bayan Davidson. Hakkı nızda
araştırma yaptım. Dost olabileceğimizi umuyordum.”
“Daireme o yüzden mi zorla girdin? iyi bir başlangıç de ğil,
Frank.”
Adam burnunu sıvazlayıp güldü. Ondan epeyce hoşlanma ya
başlamıştım. Muhtemelen apış arasına vuracak, Chao bir şey
yapmaya fırsat bulamadan ona diz çöktürecektim. Sonra ayvayı
yiyecektim, ama dediğim gibi, pes etmek yoktu.
Adam ciddileşti ve bana dik dik baktı. “O halde araştırma yı
bırakmanızda ısrarcı olabilir miyim? Elbette, kendi güven liğiniz
için.”
“Israrcı olabilirsiniz, evet” deyip adama en büyük, en par lak
tebessümümle gülümsedim. “Ama bunun bir faydası ol maz.”