Test Drive | Page 128

ledim. içeri zorla girdiklerinden kuşkulandığım iki adam la baş etmeden önce, kendime gelmeye ihtiyacım vardı. Dev André’ye* benzeyen üçüncü bir adam dış kapının önünde dikilmişti. En iyi arkadaşım Cookie yakın bir gelecekte içeri daldığı takdirde, adamın başı fena ağrıyacaktı. Kendimi kör etmemek —ve böylece rakiplerime haksız yere avantaj vermemekiçin tezgâhın altındaki düşük vatlı lambalardan birini açtım ve Bay Kahve’yle olan randevuma icabet ettim. André arka tarafıma bakakalmıştı. Muhtemelen kıçımda LEZİZ yazan bir boxer ’la dolaştığım için. Üzerime bir şeyler geçirebilirdim, ama burası benim evimdi. Da vetsiz geliyorlarsa, hayatıma giren başka herkes gibi onlar da cennetten bir parça görmeye razı olacaklardı. Konuklarım beni izlerken makinenin filtresine kahve doldurdum, açma düğmesine bastım, sonra da bekledim. Yeni makinem, eskisinden çok daha hızlı kahve yapıyordu, ama bu yine de rahatsız edici bir üç dakika demekti. Dirseklerimi tezgâha dayayarak konuklarımı inceledim. Adamlardan biri -patron olduğunu tahmin ettiğimtek kişilik koltuğumda oturuyordu; ceketini çıkarmıştı, silahı omuzdan bağlanan siyah bir kılıfta, apaçık ortadaydı. Elli yaşlarında görünüyordu; düzgünce kesilip taranmış, kırlaşan kahverengi saçları ve aynı renkte gözleri vardı. Yüzünde ha kiki bir merakla beni incelemekle meşguldü. Gelgelelim yanındaki adam, tehlikeli olan, içinde zerrece merak barındırmıyor gibiydi. Benim boylarımdayd ı, saçları siyahtı, Asyalılara özgü kum rengi bir teni vardı. Tetikte, ne redeyse hazır olda duruyordu; kasları gergin, gerektiğinde öldürmeye hazırdı. Adamın meslektaşım mı, yoksa fedai mi olduğundan emin değildim. Arkadaşı gibi omuzdan bağlanan bir silah kılıfı yoktu, bu da kendisini ya da meslektaşlarını ko rumak için silaha ihtiyaç duymadığı anlamına geliyordu. Bu * Fransız güreşçi André René Roussimoff'un lakabı, (yay.n)