Kraliçe tepeden tırnağa ıslanmıştı ve ben hemen yan kayıkta otururken kocasının yüzünde
maske, kafasında şapkayla Nottinghamlı Robin rolünde bana gül fırlatmasına neşe içinde,
küçük bir kız gibi gülüyordu.
York Place'te iskeleye yanaştık ve bizi kıyıda kardinal bizzat karşıladı. Bahçenin ağaçlarının
arasına saklanmış mü158 ¦ Philippa Gregory
zisyenler vardı. Herkesten yarım kafa daha uzun altın saçlı Greenwoodlu Robin beni dansa
kaldırdı. Kral elimi tutup yeşil yeleğinin, yani kalbinin üzerine koyarken ve ben şakaklarımda
açması için bana verdiği gülü şapkama yerleştirirken kraliçenin yüzündeki gülümsemenin hiç
solmadığını
fark ettim.
Kardinalin aşçıları kendilerini aşmıştı. İçi doldurulmuş tavuskuşu, kuğu, kaz ve tavuğun
yanında kocaman geyik etleri ve Henry'nin favorisi sazan balığı da dahil olmak üzere dört ayrı
çeşit ızgara balık vardı. Masadaki tatlılar mayısa övgü olarak çiçek ve buket şeklindeki
acıbadem kurabiyeleriydi ve neredeyse kırıp yemeye kıyamayacağınız kadar güzeldi.
Yemeğimizi yedikten ve hava serinlemeye başladıktan sonra müzisyenler huşu veren kısa bir
müzikle bizi York Place'in kararmaya başlayan bahçelerinden geçirip büyük salona götürdü.
Salon değişmişti. Kardinal odanın yeşil kumaşla kaplanmasını, her köşesinin çiçek açmış
kocaman mayıs dallarıyla tutturulmasını emretmişti. Salonun ortasında kocaman iki taht vardı,
biri kralın biri kraliçenindi ve önlerinde kralın korosu şarkı söyleyip dans ediyordu. Hepimiz
yerlerimizi aldık ve çocuk oyununu izledik, sonra hepimiz kalkıp dans ettik. Gece yarısına kadar
eğlendik, ardından, kraliçe ayağa kalktı ve hanımlarına odadan çıkmalarını işaret etti.
Kraliçenin grubunun peşinden gidiyordum ki, kral elbisemin ucunu yakaladı.
"Bana gel, şimdi," dedi sabırsız bir sesle. Kraliçe adet gereği krala veda etmek üzere döndü ve
onu elbisemin kenarına yapışmış, beni de onun önünde tereddüt ederken yakaladı. Hiç
bocalamadı, o gurur dolu İspanyol zarafetiyle yanından geçti.
BOLEYN KIZI ¦ 159
"Sana iyi geceler, kocacığım," dedi o gür, tatlı sesiyle. "Sana da iyi geceler, Bayan Carey."
Önünde kırılgan bir ağaç gibi eğildim. "İyi geceler Majesteleri," diye fısıldadım, başım önüme
eğik. O anda böyle reverans yaparken daha da alçalmak, zemine, yere,- yerin dibine geçmek
istedim, böylece başımı kaldırdığımda o kıpkırmızı yüzümü görmeyecekti.
Tekrar doğrulduğumda kraliçe gitmiş, Henry ise bana dönmüştü. Kraliçeyi çoktan unutmuş
gibiydi, sanki anne sonunda genç çocuklarını oynamaları için yalnız bırakmıştı. "Biraz daha
müzik çalsın," dedi neşeyle. "Ve biraz daha şarap alalım."
Etrafıma bakındım. Sarayın leydileri kraliçeyle birlikte gitmişti. George güven veren bir yüzle
bana gülümsedi. "Sakın rahatsız olma," dedi mırıldanır gibi. Tereddüt ettim ama Henry elinde
bir kadeh şarapla yanıma geri döndü. "Mayıs Kraliçesine!" dedi ve Hollandaca tekerlemeler
söylese onu bile peşinden tekrarlayacak olan saray eşrafı hemen itaatle "Mayıs Kraliçesine!"
karşılık verdi ve bana kadeh kaldırdı.
Henry elimden tutup beni Kraliçe Katherine'in tahtına götürdü. İtiraz etmedim ama ayaklarımın
geri geri gittiğini hissediyordum. O koltuğa oturmaya hazır değildim.
Yavaşça beni basamaklardan yukarı çıkardı, döndüm ve aşağıdaki çocukların masum yüzlerine,
Henry'nin saray eşrafının anlamlı anlamlı beni süzen gözlerine baktım.
"Mayıs Kraliçesi için dans edelim!" dedi Henry ve kızlardan birini piste çekti, önümde dans
ettiler ve ben, kraliçenin tahtında otuaıp kocasının dans edişini, partneriyle kibarca
flörtleşmesini seyrettim, yüzüme kraliçenin o gülümseyen müsamahakâr maskesini takındığımı
da hilivnrdıjm.
160 ¦ PhÜippa Gregory
Mayıs ziyafetinin hemen ertesi günü Anne bembeyaz bir yüz ve hışımla odaya daldı.
"Al bak!" diye tıslayıp yatağın üzerine bir kâğıt parçası fırlattı.
Sevgili Anne, bugün seni görmeye gelemem. Kardinal her şeyi biliyor ve olanları ona
açıklamam için beni çağırdı. Ancak yemin ederim seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.
"Aman Tanrım," dedim yavaşça. "Kardinal biliyor. Kral da öğrenecek."
"Ne olmuş?" dedi Anne, atağa kalkan zehirli bir yılan gibi. "Herkes bilse ne olur? Olağan bir
nişan yapıldı, değil mi? Niye herkes bilmesin?"